para politikasi fİyat İstİkrarindan …iktisat.gsu.edu.tr/wp-content/uploads/5.yeni-para...tcmb,...
TRANSCRIPT
PARA POLITIKASI
FIYAT ISTIKRARINDAN FINANSAL ISTIKRARA:
MERKEZ BANKASI MACROPRUDENTIAL POLITIKA
CERCEVESI
Selin Cetin 11103565
Politika Degisikligi:
• 2008 krizi oncesi: Enflasyon
Hedeflemesi
• 2008 krizi sonrasi: Enflasyon
Hedeflemesi ve Makro-Ihtiyati
Politikalar
Yeni politika bilesimi: • Politika faiz oranlari
- Zorunlu karsilik oranlari
- Faiz koridoru
Iki ara hedef: • Kisa vadeli sermaye girisleri
• Kredi genislemesinin kontorlu
Kriz oncesi: Optimum para politikasi: Toplumsal refah
fonksiyonu’nun (Social welfare function) maximum
oldugu durum
Amac Fonksiyonu-Kayip Fonksiyonu’nun minimum
olmasi
• Amac: Gerceklesen enflasyon ve hedeflenen
enflasyon farkini en aza indirmeye calisilirken, fiili
cikti duzeyini potansiyel cikti duzeyini
yakinlastirmak. (over confidence in the self-
adjusting)
Kriz sonrasi : Alternatif Para Politikasi
• Finansal istikrara verilen onem artti
• Makro finansal riskleri azaltmak icin:Kurala dayali mikro
ongoru politikasindan “duruma bagli” makro ongoru polikasi
(macroprudential)
• Enflasyon hedeflemesi rejiminin dayandigi Taylor modelinde
uretim acigi ve enflasyon acigi parametrelerine ilave olarak
doviz kurlarindaki degisim yada bankacilik sektoru kaldirac
oranlari ilave edildi
Finansal Kriz ile, finansal istikrarin onem kazanmasi:
• Merkez Bankasi’nin amac fonksiyonuna bir degisken daha eklemis oldu:
“Kaldirac Orani”
• Bu amac fonksiyonun verdigi optimum politika faizi, geleneksel foksiyonun
verdigi politika faizinden kucuktur, bu fonksiyonda uretimin potansiyel
seviyesinden sapmasina verilen tepki de daha yuksek olucaktir.
• Bu oran, finansal istikrari goz onunde bulundurmanin maaliyeti
Yeni Politika Karmasi:
• Enflasyon hedeflemesi rejimini tek basina uygulamak birakildi, yerini
kredi ve varlik balonlarini sondurmeye dayali finasal istikrar politikalari
aldi
• Bu dogrultuda en etkili politika araclari: repo faizleri, Tobin vergisi ve
zorunlu karsiliklar politikasi
• 2008 krizinden sonra, merkez bankalarinin uygulamaya calistiklari
para politikalari ulkelerin dinamikliklerine ve gelismislik durumlarina
gore farklilik gostermistir; ozellikle ulkelere gelen kisa vadeli yabanci
sermaye konusunda.
Brezilya, Guney Kore ile Turkiye ornegi
Macroprudential Politikanin Amaci
Finansal sistemin buyumesinde sistemik risklerin olusmasini ve
yayilmasini engellemektir.
• Sistemik riskin 2 boyutu:
- Zaman boyutu: Sistemde olusabilecek risklerin zaman icinde
birikmesini onlemek
- Kesit boyutu: Ortaya cikan bir riskin o an icinde etkisini ve
sistemin geneline yayilmasini onlemek
Finansal dalga ve sistemik riskin
gelisimini
• Kaldirac: Yatirimcilara yatirdiklari teminatin belirli bir katina kadar islem yapma
olanagi veren mekanizmadir. Yuksek kaldirac kullanimi, yuksek riski
beraberinde getirmekte ve finansal sistemde kirilganlik yaratabilmektedir.
TCMB acisindan durumun degerlendirmesi:
• 1991,1992 ve 1993 parasal programlama hedeflerinde nihai amac
finansal istikrar
• 2001; fiyat istikrarli oncelikli olmasina ragmen finansal istikrar ikinci
sirada gozetilmekte “Finansal sistemde istikrari saglayici sekilde para ve
doviz piyasalarina mudahale etmek”
• Kuresel kriz ile birlikte finansal istikrara verilen onem artmis oldu
• Finansal istikrar icin iki ara hedef:
Hizli kredi genislemesini onlemek
Kisa vadeli sermaya girislerini yavaslatmak
• Kullanilan araclar:
Repo faiz orani, zorunlu karsilik orani, faiz koridoru araligi
• 2008’den sonra, tablodaki gibi kurala dayali durumdan, duruma gore mudahale etme
durumu
“Karma Para Politikasi”
Temel hedef enflasyon; kullanilan araclarda cesitlilik
TCMB – Yeni Para Politikasi
• Finansal Istikrar ve Para Politikasi
- Oncelik fiyat istikrari olmakla beraber, finansal istikrara verilen
onem artti.
- Cari acik, kredi genislemesi ve sermaye hareketlerine karsi
ekonominin gucunu arttirmak icin.
- Risk istahinin arttigi donemlerde hizli sermaye girisleri kredi
genislemesine sebep oldu. Turk lirasinin degerlenmesi ve hizli
kredi genislemesi cari islemler dengesinin bozulmasina yol
acarken, disardan gelen sermayenin hassasiyeti ekonomide “ani
durus” riskini arttirdi; “sistemik risk”
- Yeni para politikasi geleneksel kredi degiskenin yaninda cari
islemler dengesini ve sermaye hareketlerine de agirlik vermeye
basladi.
Kuresel Dengesizlikler, Sermaye Hareketleri ve Turkiye Ekonomisi
1994, 2001 ve 2008 krizlerinde iktisadi faaliyetteki sert daralmanin sebebi sermaye
akimlarinda ani durusla birlikte gerceklesmistir, daha esnek para politikasi onemi:
• Finansman kisa vadeli, oynak konjonkturde
• “Kuresel istah”
Finansal Istikrar / Zorunlu Karsiliklar Araci
• Amac: Kredi arzini etkilemek
• Sermaye girislerinin arttigi donemlerde, arz kosullarindaki gevseme ve faiz
oranlarindaki dusus nedeniyle kredi buyumesi hizlanarak makro finansal riskleri
besleyebilir.
Zorunlu karsilik oranlari arttirilarak kredi arzi sinirlandirilabilir
• Sermaye girislerinin aniden zayifladigi donemlerde;
Zorunlu karsiliklarin dusurulmesi kredilerde ani durus riskini azaltabilmektedir.
TCMB’nin 2010’dan beri uyguladigi “Daha dusuk politika faizi, daha genis faiz
koridoru ve daha yuksek zorunlu karsilik oranlari” karma politikasina gore;
sermaya girislerini yavaslatmak adina, bir yandan yurtici kredileri ve tuketici taleplerini
sogutmaya calisirken, bir yandan da kisa vadeli faiz oranlarini dusuk seviyede tutarak
kisa vadeli sermaye girislerini onlemeye calismaktadir.
Artan talebin fiyat istikrarina zarar vermesi durumunda, fiyatlarda istiktar icin faiz
oranlarini asagi cekmek sermaye girislerini yavaslaticaktir. Bu anlamda dis dengeyi
saglayan faiz orani, ic dengeyi saglayan faiz oranindan farklilasabilir.
=> Birden fazla politika aracinin uygulanmasi
Krediler Kanalinin Fiyat Istikrarina Etkisi
Krediler, enflasyon uzerinde oncelikle talep ve maliyet yoluyla etkili olmaktadir:
• Kredi kanalinin tuketim ve yatirimlarin finansmaninda onemli yer tutmasi
• Kredi kanalinin, para politikasi cercevesinde cikti acigini ve dolayisiyla orta
vadeli enflasyon dinamiklerini etkilemesi
Krediler Kanalinin Makro Finansal Risklerle Iliskisi
• Krediler, cari denge ve makro finansal riskler ile dogrudan etkilesim halinde olan bir degiskendir
• Kredilerdeki hizlanma: -ithal bileseni yuksek mallara yonelik harcamalari arttirmakta
-kisa vadede tasarruf oranlarinda dususe neden olabilmekte
Cari dengeyi dogrudan etkilemekte
Makro finansal riskleri gozeten bir parasal otorite bu gibi durumlarda daha yavas
Buyuyen krediler ve daha az degerli bir yerli parayi tercih edecektir (TCMB’nin 2010
yilinda yaptigi gibi)
• Krediler; finansal istikrara
dair sinyal, “semptom”
niteligindedir
• Turkiye’de kredilerdeki
hizli artis:
- Cari dengesede bozulma
- Turk lirasinda asiri
degerlenme
Finansal piyasalar ve iktisadi
Faaliyette ciddi oynakliklar
Para Politikasi Uygulamalari
Kasim 2010 – Agustos 2011: Yogun sermaye girisleri
• “Yumusak inis”: 2010 yilinin ortalarindan itibaren artan kisa vadeli sermaye giriskeri,
degerlenen Turk lirasi ve hizla buyuyen cari acik makro finansal riskleri
belirginlestirdi
Hedefin altinda seyreden enflasyonun sagladigi alanla, para politikasi
oncelikle kisa vadeli sermaye girislerini azaltarak kredileri yavaslatmaya
ve bu yolla iktisadi buyumeyi daha saglikl hale getirmeye odaklanmistir
Bu dogrultuda;
• 2010 yilinin sonlarindan itibaren faiz koridoru asagi yonlu genisletilmistir :
Cok kisa vadeli sermaye girislerini caydirmak amaciyla, gecelik piyasada
olusan faizlerin asagi yonlu oynakligi arttirilmistir.
• Zorunlu karsilik yukseltilmistir: Dusuk duzeydeki faizlerin kredilerde ek bir
ivmelenmeye sebep olmamasi amaciyla
Agustos 2011 – Ekim 2011: Euro Bolgesi Borc Krizi
ve Artan Belirsizlik
• Euro bolgesindeki kamu borcu sorunlarinin derinlesmesiyle risk
istahinda bozulmalar
• Kuresel ekonomiye dair artan belirsizlikler nedeniyle gelismekte olan
ulkelere olan sermaye akimlarinda belirgin dusus
Bu donemde, TCMB faiz koridorunu daraltarak kisa vadeli faizlerin
oynakligini azaltmistir
Belirsizligin azalmasi, sermaye hareketlerindeki cikisin sinirlanmasi
amaclanmistir
Dis talep kaynakli asagi yonlu riskleri azaltmak icin de bir hafta vadeli
repo faizlerinde sinirli bir indirime gidilmistir
Finansmanda ani durus riskini sinirlamak amaciyla piyasaya yuklu
miktarda doviz likiditesi saglanmistir
Kredi buyumesinin goreli olarak gucunu korumasi ve kisa vadeli
faizlerin dusuk seviyelerde olmasi nedeniyle zorunlu karsilik
oranlarindaki yuksek seviyeler korunmustur
Ekim 2011 Sonrasi: Enflasyonda Hizli Yukseli ve Parasal
Sikilastirma
• Euro bolgesindeki sorunlarin derinlesmesi Turk lirasinin deger kaybini arzu edilenin
uzerine cikmisir.
• Yonetilen/yonlendirilen urunlere (tutun ve enerji kalemleri) yapilan zamlar ongorulenin
oldukca uzerinde gerceklesmistir.
Enflasyonda hizli bir yukselis
TCMB, enflasyondaki yukselisin fiyatlama davranislarinda bir bozulmaya neden
olmamasi icin Ekim ayindan itibaren guclu bir parasal sikilastirmaya gitmistir
Ekim ayina kadar, TCMB ortalama fonlama faizi bir haftalik repo faizi ile ayni duzeyde.
Bu donemden itibaren, bir haftalik vadede miktar ihalesi ile dusuk maliyetten yapilan
fonlama azaltilmis, faiz koridorunu yukari dogru genisleterek fonlamanin bir kismini
daha yuksek maliyetli likidite araclari ile yapmaya baslamistir.
Diger yandan, parasal sikilastirmanin kredilerde ani bir durusa yol acma riskini bertaraf
etmek icin zorunlu karsiliklarda bir miktar indirime gidilmistir.
Subat ayinda ise Euro bolgesindeki borc krizinin cozumune dair atilan adimlarin etkisi
ile sermaye girislerinde ani durus riskinin azalmasi uzerine faiz koridoru indirilmistir.
POLITIKA ARACLARI VE
AKTARIM MEKANIZMASI
Selin Kucur 10103551
• Geleneksel enflasyon hedeflemesinde, merkez bankaları esas olarak enflasyonu hedefle uyumlu seviyelerde tutmayı amaçlamakta ve bunu yaparken de genelde tek bir araç (kısa vadeli faiz oranı) kullanmaktadır.
• Ancak finansal istikrar ile fiyat istikrarı arasında zaman zaman ortaya çıkabilecek ödünleşim nedeniyle politika faizinin yanında ek araçlara ihtiyaç duyuldu. Bu doğrultuda TCMB, yeni politika tasarımına giderken politika araçlarını da çeşitlendirdi.
Yeni Politika Araçları
TCMB, bu araçlarla nihai olarak fiyat istikrarını ve finansal istikrarı etkilemeyi
amaçlamaktadır. Bütün bu süreçte, krediler ve döviz kuru kanalı ise araçlarla
nihai amaçlar arasında köprü niteliği taşımaktadır.
Aktarım Kanalı
• Krediler ve Döviz Kuru
TCMB iletişimi kolaylaştırmak için bu iki ara değişkeni ön plana çıkarmıştır.
• gecikmeden açıklanması,
• kolay gözlemlenebilmesi ve
• aynı zamanda nihai araçlarla doğrudan etkileşiminin kurulabilmesi
uygulanan politikanın iletişiminin daha sağlıklı yapılabilmesini mümkün kılmıştır.
Böylece politika araçlarından nihai amaçlara giden yola dair daha anlaşılabilir ve gözlenebilir bir çerçeve sunulmuştur.
• Geleneksel para politikasında; kısa vadeli politika faizinin tek araç idi, bu
nedenle krediler ve döviz kuru kanallarının ayrı ayrı etkilenmesine gerek
duyulmamaktadır.
• Bu politikadaki tek hedef fiyat istikrarı idi.
• Finansal istikrarın da hedeflendiği parasal otoriteler sadece politika faizini
araç olarak kullanmaya son verip kredi ve döviz kanallarını da ayrı ayrı
etkilemeyi hedeflemişlerdir.
• Hem kredilerin hem de döviz kurunun istenilen yönde hareket etmesi için
parasal otoritenin kısa vadeli faizle birlikte başka araçları da devreye sokması
gerekmiştir.
• Bu doğrultuda TCMB, 2010 yılının sonlarından itibaren araç çeşitliliğine
gitmiş ve krediler ve döviz kuru kanallarını ayrı ayrı etkileyebileceği bir
çerçeve oluşturmuştur.
Politika araçları krediler ve döviz kurunu hangi
kanaldan
etkiliyor?
• Operasyonel Çerçeve
• TCMB’nin , piyasa faizlerini ve likiditesini etkilemek için kullandığı araçlar;
1- Faiz koridoru: TCMB’nin bankalardan gecelik vadede borçlanabileceği ve borç verebileceği
faiz seviyelerinin arasında kalan alan
2- Bir hafta vadeli repo faizi: TCMB’nin haftalık repo yoluyla yürüttüğü APİ işlemlerine uyguladığı
faiz, bir diğer adıyla “politika faizi”. Piyasa faizini etkileme gücü olması gerek. Bankaların
likidite ihtiyacını gecelik borçlanmadan daha uzun vadeli çözebilmek amacıyla onlarla
haftalık repo işlemleri yapılıyor. Yani APİ işlemlerini haftalık repo ihalesi aracılığıyla
yürütülüyor. TCMB’den haftalık fon kullanmak isteyen bankalar ellerindeki tahvilleri
TCMB’ye vererek karşılığında ihtiyaç duydukları parayı alıyor ve buna faiz ödüyorlar.
• Yeni sistemde, bir haftalık vadede yapılan fonlamanın miktarının günlük olarak
değiştirilmesi suretiyle piyasada oluşan faizin seviyesi günlük frekansta
ayarlanabilmektedir. Yani likidite operasyonları aracılığıyla kısa vadeli piyasa faizinin
koridor içinde arzu edilen seviyelerde oluşması sağlanabilmektedir. Böylece kısa vadeli
faizin hangi aralıkta dalganabileceğini ayarlayabiliyor.
• Geleneksel sistemle aralarında 2 temel fark bulunur:
1) Geleneksel sistemde kısa vadeli ortalama fonlama faizi ile piyasada oluşması hedeflenen
faiz arasında bir fark gözetilmemektedir. Yeni sistemde ise likidite operasyonlarıyla bu iki
faiz birbirinden ayrıştırılabilmektedir.
2) Geleneksel sistemde ortalama kısa vadeli fonlama faizinin seviyesi aylık frekanslarda
PPK toplantılarında gözden geçirilirken, yeni çerçevede ise gerek duyulduğunda günlük
frekansta ayarlanabilmektedir.
• FAIZ KORIDORU VE KREDI KANALI:
• Geleneksel enflasyon hedeflemesinde politika faizi olarak kullanılan kısa vadeli politika faizlerin bugünkü seviyesi ve gelecek dönemde izleyeceği seyir, piyasada oluşan getiri eğrisini şekillendirerek parasal duruşu belirler ve bankalar da bu duruşa göre kredi faizlerini ve koşullarını ayarlardı.
• Para politikasının yeni çerçevesinde de benzer bir kredi kanalı bulunur. Merkez bankasının piyasaya çeşitli kanallardan sağladığı kısa vadeli fonların ortalama maliyeti bir kontrol değişkeni olarak kullanılır. Farkı ise piyasaya doğrudan yaptığı fonlamanın ortalama maliyetini günlük olarak gözden geçirebilmesidir.
• Yani uygulanan bu çerçevede Merkez Bankası fonlama faizinin belirsizliğini de bir politika aracı olarak kullanabilmektedir. Belirsizliğin derecesi faiz koridorunun genişliğine ve kısa vadeli faizin tahmin edilebilirliğine bağlıdır.
• Faiz koridorunun yukarı yönlü genişletilerek likidite operasyonları ile ek sıkılaştırma yapılması krediler üzerinde oldukça etkilidir.
• TCMB’nin faiz koridoru aracılığıyla parasal sıkılaştırmaya giderek ortalama
fonlama faizini dönem dönem artırdığı (ek sıkılaşma), bu sıkılaşmanın ne kadar ve
hangi şiddette süreceği konusunu belirsiz bıraktığı Ekim 2011 dönemini takiben
kredi faizlerinde ciddi bir yükseliş gözlenmiştir.
• FAIZ KORIDORU VE DÖVIZ KURU KANALI
• Kısa vadeli faizlerin beklenmedik bir şekilde artırılması yerli para üzerinde güçlendirici
etki yapmaktadır. Ancak, yeni yapıda geleneksel çerçeveden farklı olarak kısa vadeli
faizler ayda bir kez değil günlük frekanslarda ayarlanmaktadır.
• Böylece faiz koridorunun geniş bırakılarak bir sonraki Kurul toplantısını beklemeden
likidite operasyonları ile gecelik piyasada oluşan faizler kısa sürede önemli miktarlarda
değiştirilebilmektedir. Sermaye giriş ve çıkışlarının fazla oynak olduğu dönemlerde
likidite operasyonları aracılığıyla kısa vadeli faizler süratli bir şekilde ayarlanarak,
gerekli görüldüğünde sermaye hareketlerinin ve döviz kuru oynaklığının yumuşatılması
söz konusu olabilmektedir.
• Faiz koridoru ve likidite yönetiminin bu şekilde kullanılması, mevcut küresel belirsizlikler
altında para politikasına ihtiyacı olan esnekliği sağlamaktadır.
Küresel risk iştahında keskin bir düşüş olduğu dönem, yani sermaye çıkışının fazla
olabileceği öngörülür. Böyle dönemlerde TCMB, sermaye hareketinin
döviz kuru üzerinde oluşturacağı etkiyi yumuşatmak için fonlama
miktarını piyasanın ihtiyacından daha az yapabilir. TCMB’den beklediğinden az likidite
sağlayan finansal kurumlar döviz satarak likidite ihtiyaçlarını karşılama yoluna gidebilir.
Bunun sonucunda yükselen kısa vadeli faizler de sermaye çıkışlarını caydırıcı etki
yapmaktadır. Bu grafiğe göre, kısa vadeli piyasa faizinin belirgin şekilde artırıldığı
dönemleri takiben Türk lirası genelde göreli olarak değer kazanmaktadır.
• Mevcut sistemde, sermaye akımlarının güçlü olduğu dönemlerde faiz koridoru aşağı yönlü
genişletilerek faiz oynaklığı ciddi anlamda artırılırken, sermaye akımlarının zayıf olduğu
dönemlerde koridor yukarı yönlü genişletilerek döviz kuru oynaklığı azaltılabilmektedir. Yani
her iki yönde de sermaye akımlarının tersine çalışan bir sistem kurgulanmaktadır.
• Nitekim faiz koridorunun aşağı doğru genişletildiği 2010 yılının sonlarından itibaren kısa
vadeli faiz oynaklığında keskin bir artış gözlenmektedir. Bu da o dönemde sermaye
akımlarının yavaşlamasına katkıda bulunmuştur. Koridorun yukarı yönlü genişletildiği Ekim
2010 döneminden itibaren ise döviz kuru oynaklığında belirgin bir düşüş olduğu
görülmektedir.
Döviz Kuru ve Nihai Amaçlar
• Döviz kuru aracının iki nihai amaca etkilerini inceleyeceğiz:
Döviz Kuru Kanallarının Fiyat Istikrarına Etkisi
• TCMB, para politikası duruşunu belirlerken orta vadeli enflasyon görünümünün hedefle uyumlu seviyelerde olmasını gözetmektedir.
• Enflasyonun kontrolü ise talep ve maliyet kanalları üzerinden yapılmakta, bu çerçevede döviz kuru ikincisinde etkin bir rol oynamaktadır.
• Döviz kurunun enflasyonu etkileme kanalı ise daha çok maliyet yoluyla ortaya çıkmakta ve talep kanalına göre daha hızlı çalışmaktadır.
• Türkiye’de üretimde ithal ara girdi mallarının yoğun olarak kullanılması nedeniyle, döviz kuru enflasyon görünümünü etkileyen önemli bir değişkendir. TCMB iktisatçılarının yaptığı son tahminlere göre, Türk lirasının Euro-ABD doları sepetine göre kalıcı olarak yüzde 10 değer yitirmesi bir yıl içinde genel fiyat endeksini yaklaşık yüzde 1,5 civarında artırmaktadır. Bu etkinin önemli bir bölümü altı ay içinde gerçekleşmektedir
Döviz Kuru Kanallarının Makro Finansal Risklerle Iliskisi
• TCMB finansal istikrara makro bir perspektiften bakmakta ve konuyu özellikle iç-dış denge bağlamında değerlendirmektedir.
• Döviz kuru cari denge ve makro finansal riskler ile doğrudan etkileşim halinde olan bir değişkendir.
• Döviz kurundaki aşırı değerlenme ise doğrudan ithal mallara olan göreli talebi hızlandırmaktadır.
• Sonuç olarak, gerek kredi genişlemesi gerekse yerli paranın aşırı değerlenmesi cari dengeyi bozucu etki yaparak sermaye hareketlerindeki ani değişimlere karşı ekonomiyi kırılgan hale getirebilmektedir. Makro finansal riskleri gözeten bir parasal otorite, böyle bir durumla karşılaştığında daha yavaş büyüyen krediler ve daha az değerli bir yerli parayı tercih edecek ve fiyat istikrarını sağlama amacı ile çelişmediği takdirde politika araçlarını bu yönde belirleyecektir.
• Döviz kuru da makro finansal risklerin birikmesine neden olan bir
değişkenden ziyade finansal istikrara dair sinyal niteliğindeki gösterge olarak
da düşünülebilir. Yani, makro finansal risklere dair bir “semptom” olarak
düşünebiliriz. Çünkü makroekonomik dengesizlikler kendilerini döviz kuru
kanalında gösterecektir.
• Döviz kurunun denge değerinden aşırı sapmaması tek başına finansal
istikrara dair yaşanabilecek sorunları gidermemektedir, ancak yine de ciddi bir
sorunun ortaya çıkma olasılığının göreli olarak daha az olduğu anlamına
gelmektedir. Yerli paranın aşırı değer kazanmasının kriz olasılığını artıran
gelişmelerin başındadır diyebiliriz.
TCMB’nin politika araçlarının son iki yıldaki seyri: Soldaki
Grafik’te faiz koridoru, TCMB ortalama fonlama faizi ve İMKB piyasasında oluşan kısa
vadeli faizler yer almaktadır.
UYGULANAN POLİTİKALARIN DÖVİZ KURU ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
•TCMB 2010 yılının sonlarından itibaren uyguladığı politikalarla, iç ve dış talep
arasındaki ayrışmayı sınırlamaya yönelik olarak döviz kurunu iktisadi temellerle
daha uyumlu hale getirmeyi amaçlamıştır.
• Bir önceki grafikte de görebileceğimiz gibi 2010 yılının sonlarından itibaren döviz
kurunun büyük ölçüde arzu edilen yönde ilerlediğini göstermektedir. Kasım 2010
dönemine kadar yükselen piyasaların para birimlerinin ABD dolarına karşı
değerleri Türk lirası ile beraber hareket ederken bu dönemden itibaren Türkiye
yükselen piyasa ekonomilerinden belirgin şekilde ayrışmıştır.
• Euro bölgesindeki sorunların derinleştiği 2011 Ağustos dönemine kadar Türk
lirası göreli olarak yaklaşık yüzde 20 oranında değer kaybetmiştir.
Ağustos ayından itibaren ise küresel risk iştahındaki bozulmayla beraber
yükselen piyasa ekonomilerinin para birimleri ABD dolarına karşı hızla değer
yitirirken Türk lirasının değer kaybı daha sınırlı olmuştur.
• Uygulanan yeni politika çerçevesinde, döviz kuru oynaklığı diğer gelişmekte olan ülkelere kıyasla daha sınırlı bir seyir izlemektedir. Nitekim 2011 yılında Türk lirasının göreli olarak belirgin şekilde değer kaybetmesine rağmen, oynaklığının akran ülkelerin para birimleriyle kıyaslandığında düşük kalmaya devam ettiği görülmektedir. Daha da önemlisi, Euro bölgesinde kamu borcu sorunlarının derinleştiği dönemde (Ağustos 2011 döneminden yılsonuna kadar), diğer gelişmekte olan ülkelerin genelinde döviz kuru oynaklığı belirgin şekilde artarken Türk lirasının oynaklığındaki yükseliş daha sınırlı kalmıştır.
REZERV OPSİYON MEKANİZMASI
• Kriz sonrası finansal istikrarı da hedefleyen TCMB, diğer araçların yanı sıra
Rezerv Opsiyon Mekanizması da uygulamaya koymuştur.
• 2011 Eylül ayından itibaren bankalara zorunlu karşılık oranlarını sadece TL
cinsinden değil, döviz ve altın cinsinden de bulundurma imkanı sağlamıştır.
• TCMB’ye özgü bir mekanizmadır.
• Temel amacı: sermaye hareketlerindeki aşırı oynaklığın makroekonomik ve
finansal istikrar üzerindeki negatif etkilerini ortadan kaldırmaktır.
• Bu mekanizma sayesinde TCMB’nin döviz rezervleri güçlendirilmiş ve
bankaların döviz rezervleri desteklenmiştir.
• Otomatik dengeleyici olarak çalışmaktadır.
• ROM bankalara daha kalıcı bir şekilde TL likiditesi sağlayarak bankaların
maliyetini düşürmüştür.
• ROM’un incelenen dönemlerde kur oynaklığını düşürücü yönde etkili olduğu
gözlemlenmiştir. Bu nedenle sermaye akımlarındaki oynaklıkların sebep
olduğu bu kur farklılıkların azaltılmasında etkin bir politika aracıdır.
• Kademeli olarak inşa edilmiştir. Üst sınır ilk önce Eylül 2011’DE %10 olarak
belirlenmiş daha sonra %40a kadar arttırılmıştır. Mayıs 2012’de ise %45e
kadar yükseltilmiştir.
CARI AÇıK
VE
SÜRDÜRÜLEBILIR
BÜYÜME
Nevra Mertcan
11103568
Cari Denge
Cari islemler dengesi, ödemeler
dengesi bilançosunun dış ticaret, hizmetler,
yatırım gelirleri ve cari transferler dengelerinin
toplamından oluşur.
Ülkenin cari işlemlerden elde ettiği gelirler, cari
işlemlere yapılan giderlerden daha daha
küçükse cari açık (cari işlemler açığı) olarak
nitelenir.
Türkiye’nin Güncel Durumu
• 2010’da %9,1, 2011’de %8,5, 2014’te %2,9
oranında büyüme.
• Tüketimde %13’e çıkış, ekipman yatırımlarında
%25’e çıkış ve işsizliğin %9,5’e düşmesi.
2001 - 2006 Arası Dönem
• 2002 krizi. (Ecevit’in devlet yönetiminde kriz var
sözü ile döviz patlaması, likidite ihtiyacının
karşılanamaması, 29 katrilyonluk devlet borcu
oluşması)
• Çözüm: «Güçlü Ekonomiye Geçiş» projesi,
stabilizasyon politikası.
• Yapılanlar: devlet bütçesinin kontrol altına
alınması, bankacılık sektörünü güçlendirme,
enflasyon kontrolü, özelleştirme, rekabet artışı,
kredi olanakları...
2001 - 2006 Arası Dönem
Eskiden bağlantılı olan bütçe açığı ve cari açık
2005’te negatif korelasyona dönüşüyor.
2007 – 2012 Arası Dönem
Cari Açık
İktisadi Büyüme
ve Sürdürülebilirlik / İstikrar
• Kısaca mal ve hizmet üretiminde artıştır, para yaratımına
bağlıdır.
• GSYİH ile ölçülür. Reel büyümeye bakılır. (Fiyat artışından
arındırılmış olarak.)
Nasıl Gerçekleşir?
• Üretim faktörlerinin prodüktivitesi artmalıdır.
• Üretim faktörlerinin stoğu artmalıdır.
• Teknolojik değişme olmalıdır.
2002 – 2011 arası GSYH Büyüme Oranları
Ekonomik Büyüme ve Son 10 yıl
İnişli çıkışlı ekonomik büyüme.
Kriz sonrası düşüş, hızlı iyileşme.
Ekonomik
Büyüme Karşılaştırması
• Son 4 yılda gelişmiş ülkelerle % 8 – 12 arasında arayı
kapatma
• Kore’nin büyümesi, oranın %40’lara düşmesi
• Kore kadar iyi değil ama Arjantin kadar da kötü değil.
1980 – 2010
Arası Büyüme İstikrarı
Büyüme istikrarlı değil. Krizlerden
fazlasıyla etkileniyor. Özellikle 2002
krizinde %5.4’ çıkmış.
Artmasının sebebi:
Özal zamanındaki liberalizasyon
politikası, gelişmekte olan ekonomiye
akan kapital.
Pozitif & Negatif Noktalar
Pozitif Negatif
• Pozitif Arz Şoku(Üretim
tekniği değiştirilmesi,
hammadde kaynak artışı vs)
• Açık ekonomi ve
globalizasyon
• Likidite akışı
• GSYİH artışı
• Cari açık artışı
• İstikrarsızlık
• Döviz kuru problemi
• İstikrarsızlık
• Enflasyon
• Değişken faiz oranları
• Politik belirsizlik
• Tüketici güvensizliği
Öngörüler