abdullah b. sebe ( jl, · 2020. 8. 25. · abdullah b. sebe kullanılmakta olduğunu...

2
ABDULlAH b. SAYYAD 1 ( Jl,:... ,y L (bk.IBN SAYYAD). _j ABDULLAH b. SEBE 1 ( 1.:-- ,y ilk fitnenin ve ortaya önemli rol ileri sürülen kimse. L _j Kaynaklarda Seba. Vehb b. Seba. es-Se- bel, Sebe ei-Himyerf, Sebe Vehb er-Rasibf ei-Hemedanf da lan Abdullah b. Sebe. Sebeiyye. Sebaiyye veya Saibe mezhebinin bir kolunun da kurucusu Abdullah b. Sebe bilgile- rin tek Seyf b. Ömer'dir. Onun Taberi nakledilen rivayetine göre (bk . Tarrl], 2942-2944) , Abdullah b. Sebe, annesi siyahf bir yahudi- dir. Hz. Osman kabul ancak bir müddet sonra müslü- man beldelerde fikirler yayma- ya Önce Hicaz'da iken son- ra Basra (Makrizi'ye göre Basra'ya 33'te (653) bk . I V, 175). Küfe ve buralarda Abdullah telkinlerine halde Muhammed'in kabul etme- meleri Halbuki Allah, 'Ey Muhammed! Kur'an'a sana farz Allah. seni yere (mead) döndürecektir' (ei-Kasas 28 / 85) Binaenaleyh dünyaya yeniden dönmeye Muhammed fsa'dan daha Onun. akfdesiyle bu ara- ve böylece rec'at * akfdesi Daha sonra Abdullah. her peygamberin bir vasisi Hz. Peygamber'in vasisi- nin de Ali telkin etmeye da fikirlerini yayma- ya hilafet vasiyetini geçenler {Ebu Bekir ve ömer) en büyük zulmü Osman da du- Abdullah bu nevi telkinleriy- le harekete geçirmeye emir bi'l-ma'rCtf nehiy ani'l- münker * görevini yerine getirmek üze- re devlet zorlamaya sevket- Bu gizli sohbetler ve So- nunda halk yayma, en- gelleme" prensibini uygulama- ya her valilerin ve tesbit ede- rek birbirlerini durumdan haberdar et- mek üzere Taberf, Cemel Seyf b. Ömer'den naklen Abdullah b. Sebe ile ilgili bilgiler verir (bk . Tarfl], L 3163-3165) Buna göre. Abdullah ve daha sonra her biri Hariciler'in ileri gelenlerini edecek olan b. Heysem. Adi b. Hatim. Salim b. Sa 'lebe ei-Absf, b. Evfa ve Ce- me! bir gün önce tarafla- zeminine bir mesafe farkedince. hemen gizli bir ve iki taraf bunun kendileri için ölüm demek ileri sürerek, her ne suretle olursa olsun. ertesi gün hususunda karar Bu de en büyük rolü Abdullah b. Sebe Taberfde Abdullah b. Sebe için Seyf b. Ömer'den naklen verilen bilgiler bu Bu rivayet. sonraki tarihçiler ve mezhepler tarihi hemen hemen ifadelerle Mezhepler ta- rihçileri bu ona de nisbet eder- ler: "Hz. Ali O önce dönüp yola geti- recek ve adaletle dolduracak- imametle nas* geçerlidir. ta- caiz .. ." Bu yazariara göre (gulüv) ilk defa ortaya atan Hatta Hz. Ali, Abdul- kendisini için yakma- ya de bundan vaz- ve onu Medain'e (Mala ti'ye göre Sabat'a, b k. et· Tenbi h ue'r·red, s. 156) yazarlar da Abdullah b. Se- be'yi Sebeiyye'nin kurucusu olarak gös- terirken, onun benimseyen Abdulah b. Sevda Hfreli bir ya- hudiden de söz ederler (bk. s. 212 , 213 ; isferaini. s. 72) . künye ve nisbelerle Abdullah b. Sebe ile yoksa iki Ebü Halef el- Kummf iddia gibi Sebe'nin. Abdullah b. Vehb er-Rasi- bfnin hatta onun ta- rihi bir olma ihtimali bir sembol veya bir lakap etti- ABDULLAH b. SEBE kesin cevap bulabilmek. mevcut rivayetler mümkün de- Çünkü Sebe ile ilgili bilgilerin tek olan ve hi- lafet! bildirilen Seyf b. Ömer, hemen bütün biyografi alimleri- ne göre, ve metruktür. "Rivayetle- rinin büyük itibar edilmeye- cek ve uyulmayacak derecede münker hadislerdir" ; hadisleri gü- venilir kimselere (sika) atfederek riva- yet eder"; "hadis uydurur"; "rivayetleri gibi ifadelerle bir kimsedir (b k Zehebi, 11. 255 , 256; Hacer, IV, 295, 296). yandan Seyf b. Ömer'in bu rivayeti. Sa'd ve o devrin hadiselerini ciddi bir ele alan Belazürf gibi iki önemli Sünni. Nasr b. Müzahim ei-Minkarr ve Ya 'kübf gibi kaynaklarda Bu durum, Seyf b. Ömer'in rivayetinin ve Sebe'nin tarihi ve tereddütlerin sebep tur. Nitekim Taha Hüseyin. Ali Hüseyin el-Verdi. Kamil Mustafa Ali Sami gibi müslüman yazar- lar. lsrael Friedlaender. M. Hodgson ve w. M. Watt gibi müellifler. Sebe bilgilerin göstermeye ve kendile- rine göre probleme yeni yorumlar Sebe için söylenenler ne olursa olsun. tarihinde Hz. Ali da fikirler ileri süren ve Sebeiyye ile bir veya bir müphem de olsa var bir gerçektir. Sebeiyye'nin için "müphem" tabiri çünkü bu mezhebe mensup olarak Abdullah b. Sebe, -ki bu ikisi muh- temelen ve bir de meçhul bir sahabi olan ei-Hecerf da hiçbir ismin rusu yol s. 23 ; W. Montgomery Watt, s. 73) Gerçi Ziyad b. Ebfh, sahabi Hucr b. Adfnin Sebeiyye'den söylerse de bunun siyasi bir karalama Bununla birlikte Sebeiyye'ye nis- bet edilen olarak hicrf 80 (699) ilk defa ortaya söylenebilir W. Montgomery Watt, s. 73) Sa'd'in. Küfe'nin ileri gelen fakihi en- Nehafden 96 / 71 4) bahsederken. onun ne Sebef ne de Mürcil yo- lundaki ifadesi, bu ismin hicrf 90' 1arda 133

Upload: others

Post on 22-Sep-2020

10 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: ABDULLAH b. SEBE ( Jl, · 2020. 8. 25. · ABDULLAH b. SEBE kullanılmakta olduğunu gösterir.Zühri de İbnü'I-Hanefiyye'nin oğlu EbO Ha şim'in (ö. 98/ 716) Sebeiyye hadislerini

ı ABDULlAH b. SAYYAD

1

( Jl,:... ,y ..U\~)

L (bk.IBN SAYYAD).

_j

ı ABDULLAH b. SEBE

1

( 1.:-- ,y ..U\~)

İslam dünyasında ilk fitnenin ve Şiiliğin

ortaya çıkışında önemli rol oynadığı ileri sürülen kimse.

L _j

Kaynaklarda İbnü's-Sevda. İbn Seba. İbn Vehb b. Seba. İbnü's-Sevda es-Se­bel, İbn Sebe ei-Himyerf, İbn Sebe Vehb er-Rasibf ei-Hemedanf adlarıyla da anı­lan Abdullah b. Sebe. Sebeiyye. Sebaiyye veya Saibe adlı Şii mezhebinin aşırı bir kolunun da kurucusu sayılır.

Abdullah b. Sebe hakkındaki bilgile­rin tek kaynağı Seyf b. Ömer'dir. Onun Taberi tarafından nakledilen rivayetine göre (bk. Tarrl], ı . 2942-2944), Abdullah b. Sebe, annesi San'alı siyahf bir yahudi­dir. Hz. Osman zamanında İslam' ı kabul etmiş, ancak bir müddet sonra müslü­man beldelerde sapık fikirler yayma­ya başlamıştır. Önce Hicaz'da iken son­ra Basra (Makrizi'ye göre Basra'ya 33'te (653) gelmiştir , bk. el·ljıtat, IV, 175). Küfe ve Dımaşk'a gitmiş. buralarda başarılı

alamayınca Mısır'a geçmiştir. Abdullah telkinlerine şöyle başlamıştır: "İnsanla ­rın. is<'i'nın döneceğine inandıkları halde Muhammed'in döneceğini kabul etme­meleri şaşılacak şeydir. Halbuki Allah, 'Ey Muhammed! Kur'an'a uymayı sana farz kılan Allah. seni döneceğin yere (mead) döndürecektir' (ei-Kasas 28 / 85) buyurmaktadır. Binaenaleyh dünyaya yeniden dönmeye Muhammed fsa'dan daha layıktır." Onun. İslam akfdesiyle bağdaşmayan bu görüşü bazı Şiiler ara­sında benimsenmiş ve böylece rec'at* akfdesi teşekkül etmiştir. Daha sonra Abdullah. her peygamberin bir vasisi bulunduğunu. Hz. Peygamber'in vasisi­nin de Ali olduğunu telkin etmeye baş­lamış, ardından da şu fikirlerini yayma­ya çalışmıştır: "Resülullah'ın hilafet hakkındaki vasiyetini çiğneyerek başa

geçenler {Ebu Bekir ve ömer) en büyük zulmü işlemişlerdir. Osman da aynı du­rumdadır." Abdullah bu nevi telkinleriy­le halkı harekete geçirmeye çalışmış,

onları emir bi'l-ma'rCtf nehiy ani'l­münker* görevini yerine getirmek üze­re devlet adamlarını zorlamaya sevket-

miştir. Bu çalışmalarını gizli sohbetler ve mektuplaşmatarla sürdürmüştür. So­nunda halk "iyiliği yayma, kötülüğü en­gelleme" prensibini açıktan uygulama­ya başlamış, her şehir halkı valilerin haksızlık ve yolsuzluklarını tesbit ede­rek birbirlerini durumdan haberdar et­mek üzere sözleşmiştir.

Taberf, Cemel Vak'ası' nı anlatırken.

Seyf b. Ömer'den naklen Abdullah b. Sebe ile ilgili ayrıntılı bilgiler verir (bk. Tarfl] , L 3163-3165) Buna göre. Abdullah ve daha sonra her biri Hariciler'in ileri gelenlerini teşkil edecek olan İlba b. Heysem. Adi b. Hatim. Salim b. Sa'lebe ei-Absf, Şureyh b. Evfa ve diğerleri. Ce­me! Vak'ası'ndan bir gün önce tarafla­rın anlaşma zeminine doğru esaslı bir mesafe aldıklarını farkedince. hemen gizli bir toplantı düzenlemiş ve iki taraf arasında barış yapılırsa bunun kendileri için ölüm demek olacağını ileri sürerek, her ne suretle olursa olsun. ertesi gün savaşın başlatılması hususunda karar almışlardır. Bu işte de en büyük rolü Abdullah b. Sebe oynamıştır. Taberfde Abdullah b. Sebe için Seyf b. Ömer'den naklen verilen bilgiler bu kadardır. Bu rivayet. sonraki tarihçiler ve mezhepler tarihi yazarlarınca hemen hemen aynı

ifadelerle nakledilmiştir. Mezhepler ta­rihçileri Abdullah ' ın bu iddialarından

başka ona şu görüşleri de nisbet eder­ler: "Hz. Ali ölmemiştir. O kıyametten önce dönüp asasıyla Araplar'ı yola geti­recek ve dünyayı adaletle dolduracak­tır. imametle nas* esası geçerlidir. ta­kıyye* caiz değildir .. ." Bu yazariara göre aşırı Şifliği (gulüv) ilk defa ortaya atan Abdullah'tır. Hatta Hz. Ali, Abdul­lah'ı. kendisini ilahlaştırdığı için yakma­ya teşebbüs etmişse de bundan vaz­geçmiş ve onu Medain'e (Malati'ye göre Sabat'a, b k. et· Tenbih ue 'r·red, s. 156) sürmüştür.

Diğer bazı yazarlar da Abdullah b. Se­be'yi Sebeiyye'nin kurucusu olarak gös­terirken, onun görüşlerini benimseyen Abdulah b. Sevda adında Hfreli bir ya­hudiden de söz ederler (bk. Bağdadi, s. 212, 213 ; isferaini. s. 72) . Farklı künye ve nisbelerle anılan Abdullah b. Sebe ile İbnü's-Sevda'nın aynı şahıs mı. yoksa iki ayrı şahıs mı olduğu. Ebü Halef el­Kummf tarafından iddia edildiği gibi İbn Sebe'nin. Abdullah b. Vehb er-Rasi­bfnin lakabı mı olduğu. hatta onun ta­rihi bir şahsiyet olma ihtimali yanında ,

bir sembol veya bir lakap mı teşkil etti-

ABDULLAH b. SEBE

ği sorularına kesin cevap bulabilmek. mevcut rivayetler ışığında mümkün de­ğildir. Çünkü İbn Sebe ile ilgili bilgilerin tek kaynağı olan ve Harünürreşfd 'i n hi­lafet! sırasında öldüğü bildirilen Seyf b. Ömer, hemen bütün biyografi alimleri­ne göre, zayıf ve metruktür. "Rivayetle­rinin büyük çoğunluğu itibar edilmeye­cek ve uyulmayacak derecede münker hadislerdir" ; "uydurduğu hadisleri gü­venilir kimselere (sika) atfederek riva­yet eder"; "hadis uydurur"; "rivayetleri boştur" gibi ifadelerle eleştiriimiş bir kimsedir (b k Zehebi, 11. 255, 256; İbn Hacer, IV, 295, 296). Diğer yandan Seyf b. Ömer'in bu rivayeti. ~ İbn Sa'd ve o devrin hadiselerini ciddi bir şekilde ele alan Belazürf gibi iki önemli Sünni. Nasr b. Müzahim ei-Minkarr ve Ya'kübf gibi Şii kaynaklarda bulunmamaktadır~ Bu durum, Seyf b. Ömer'in rivayetinin doğ­ruluğu ve dolayısıyla İbn Sebe'nin tarihi şahsiyet! hakkında birtakım şüphe ve tereddütlerin doğmasına sebep olmuş­tur. Nitekim Taha Hüseyin. Ali Hüseyin el-Verdi. Kamil Mustafa eş-Şeybf, Ali Sami en-Neşşar gibi müslüman yazar­lar. lsrael Friedlaender. M. Hodgson ve w. M. Watt gibi Batılı müellifler. İbn Sebe hakkındaki bilgilerin tutarsızlıkla­rını göstermeye çalışmışlar ve kendile­rine göre probleme yeni bazı yorumlar getirmişlerdir.

İbn Sebe için söylenenler ne olursa olsun. İslam tarihinde Hz. Ali hakkın­da aşırı fikirler ileri süren ve Sebeiyye adı ile anılan bir topluluğun veya bir fırkanın müphem de olsa var olduğu bir gerçektir. Sebeiyye'nin varlığı için "müphem" tabiri kullanılmıştır; çünkü bu mezhebe mensup olarak Abdullah b. Sebe, İbnü's-Sevda -ki bu ikisi muh­temelen aynı şahıstır- ve bir de meçhul bir sahabi olan Rüşeyd ei-Hecerf dışın­

da hiçbir ismin verilmemiş olması . doğ­

rusu şüpheye yol açmaktadır (krş . Naşi,

s. 23 ; W. Montgomery Watt, s. 73) Gerçi Ziyad b. Ebfh, meşhur sahabi Hucr b. Adfnin Sebeiyye'den olduğunu söylerse de bunun siyasi bir karalama olduğu açıktır. Bununla birlikte Sebeiyye'ye nis­bet edilen görüşlerin , yaklaşık olarak hicrf 80 (699) yılında ilk defa ortaya konmuş olduğu söylenebilir (krş . W. Montgomery Watt, s. 73) İbn Sa'd'in. Küfe'nin ileri gelen fakihi İbrahim en­Nehafden (ö 96 / 71 4) bahsederken. onun ne Sebef ne de Mürcil olduğu yo­lundaki ifadesi, bu ismin hicrf 90'1arda

133

Page 2: ABDULLAH b. SEBE ( Jl, · 2020. 8. 25. · ABDULLAH b. SEBE kullanılmakta olduğunu gösterir.Zühri de İbnü'I-Hanefiyye'nin oğlu EbO Ha şim'in (ö. 98/ 716) Sebeiyye hadislerini

ABDULLAH b. SEBE

kullanılmakta olduğunu gösterir. Zühri de İbnü'I-Hanefiyye'nin oğlu EbO Ha­şim'in (ö. 98/ 716) Sebeiyye hadislerini toplamakta olduğunu söylerken bu hu­susu teyit etmiş olur (bk. İbn Hacer, VI, 16). Ancak bu durumda da Sebeiyye adı­nın gerçek bir fırkaya mı delalet ettiği, yoksa bunun Hz. Ali hakkında aşırı fi­kirler ileri süren, ölümünü inkar ederek ona mehdi gözüyle bakanların bir sıfatı mı olduğu hususu meçhul kalmaktadır. Esasen Malatrnin, Giiliyye'yi anlatırken Sebeiyye'yi dört ayrı kola ayırarak bazı­larının Keysaniyye ve Harbiyye gibi fır­kalarla aynı görüşleri savunur durumda olduğunu söylemesi de bu şüpheyi teyit eder mahiyettedir.

Bütün bu açıklamaların ışığı altında,

çeşitli isimlerle anılan Abdullah b. Sebe ile Sebeiyye adının gerçek bir varlığının bulunduğu hususu oldukça şüpheli gö­rünmektedir. Aslında söz konusu adla­rın gerçek bir şahıstan gelmiş olması da zaruri . değildir. Çünkü benzeri bir belirsizlik Keysaniyye adının ortaya çıkı­şında da göze çarpmaktadır. · Sebeiyye, Sebe kabilesinden (bk. Kehhale, Mu 'ce· mü /(:aba' ili'l· 'Arab, ll. 498) türemiş ola­bilir. Hatta takma bir isim olup perde arkasındaki hakiki isimleri unutturmuş olabilir: daha kötü ve sevimsiz kılınma­sı için Abdullah b. Sebe diye bir fert uydurulmuş veya bulunmuş . olabilir. Bu arada. mezhebin ve ilgili isimlerin altın­da birtakım hakikat unsurlarının yat­ması da mümkündür. İbn Sebe'nin Hz. Ali tarafından cezalandırılması hikaye­si, onun aşırı Şii görüşlere karşı çıktı­

ğını göstermek üzere, daha sonraları

uydurulmuş olabilir. Esasen Şiiler'in,

Sakife olayında olduğu gibi, sonradan ortaya çıkan birtakım iddiaları başa gö­türmek gibi bazı alışkanlıkları da var­dır.

Son olarak, Abdullah b. Sebe ve Se­beiyye adı, o günün siyasi ve içtimar şartları içinde. müslüman çoğunluğu­

nun veya siyasi ve ilmi otoritenin be­nimsediği görüşlerin dışında, Hz. Ali ve Ehl-i beyt hakkında İsrailiyat ile süslen­miş aşırı fikirler taşıyan ve İslam üm­metinin birliğini bozmak ve fitne çıkar­

mak maksadıyla bozguncu faaliyetler­de bulunan şahıs veya zümreler için bir takma ad veya kötüleyici yafta ve hat­ta muhalifler için kullanılan aşağılayicı bir slogan olarak da ortaya konmuş

olabilir.

134

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Sa'd, eÇ· Tabakatü 'l·kübra (nşr. İhsan

Abbas). Beyrut 1388 / 1968, VI, 275; Naşi,

Uşülü 'n·ni/:ıal (nşr. ı . V. Ess), Beyrut 1971, s. 22·23; Taberi. Tarfl] (nşr. M. J de Goeje), Lei · den 1879·1901, 1, 2858·2859, 2942·2944, 3163·3165; Nevbahti, Fıraku'ş·Şi'a (nşr. H.

Ritter). İstanbul 1931 , s. 19·20; Eş'ari. Ma~alat (nşr. H. Ritte~). Wiesbaden 1963, s. 15; Malati. et·Tenbih ue'r·red, Beyrut 1388/1968, s. 18· 19, 156 ; Ebü Halef ei-Kummi, Kitabü 'l· Ma~alat ( nşr. M. Cevad Meşkür). Tahran 1963, s. ı9, 2ı, 55, ı62, 2ı2 vd.; Bağdadi, Mezhep· ler Arasındaki Farklar (tre. E. Ruhi Fığlalı).

istanbul 1979, s. 22, 2ı 2, 213 vd.; İsferaini,

et·Tebşfr (nşr. M. ·zahid ei-Kevseri), Kahire

ı940, s. 71·72; Şehristani, ei·Mile/ ue 'n·nihal (nşr . Muhammed Seyyid Kilanil, Kahire 1388 jl96ı , ı, ı 74; Fahreddin er-Razi. el·

i'ti~adat, Kahire ı356 /1938, s. 57; İbnü'I­Esir. el-Kamil (nşr. C. ı . Tornberg). Beyrut ı385/ı965, lll, ı14 , ı44·147, ı54-ı55, 235· 236, 333; Zehebt, Mizanü'l·i 'tid[il (nşr. Ali Mu­

hammed el-Bicavi), Kah i re 13821 1963, ll, 255, 256; İbn Kesir. el-Bidaye, Beyrut ı 3861 1966, VII, ı 67· ı 68, ı 73, 239, 240; Ma krizi. el·/jı[a[,

Kahire 1326, IV, 146·147, ı73, ı75, ı82, ı9ı ;

İbn Hacer. Tefı?ibü 't·Tefı?fb, IV, 295·296; VI, ı 6; Ali Hüseyin el-Verdi. Vu '.i?ü 's-selaÇfn, Bağ· dad ı954, s. ı5ı vd.; Taha Hüseyin, 'et·Fit· netü'l·kübra, Kahire ı966 , ll, 90; Ali Sami en­Neşşar, Neş' etü't-teşeyyu' , Kahire 1969, s. 23· 31; Kamil Mustafa eş-Şeybi. eş·Sıla beyne't· taşauuuf ue 't·teşeyyu', Kahire ı 969, s. 38·45, 84 vd.; Murtaza el-Askeri, Abdullah b. Saba Masalı (tre. Abdülbaki Gölpınarlı). İstanbul

ı 974, s. 25 vd.; Abdullah Feyyaz, Tarfl]u 'f. imamiyye, Beyrut ı395fl975, s. 92, 110; W. Montgomery Watt, islam Düşüncesinin Te· şekkül Devri (tre. E. Ruhi Fığlalı) , Ankara 1981, s. 72·74; Kehhale, Mu 'cemü ~aba' i/i '[. 'Arab, Beyrut 1402/1982, ll, 498; E. Ruhi Fığ· lalı. imamiyye Şfası, istanbul ı984, s. 57·66 ; a.mlf .. ;,H.lıiciliğin Doğuşu ve Fırkalara Ay­rılışı", AÜiFD, XXII ( 1978), s. 257 vd .; a.mlf.,

"The Problem of 'Abd-Allah Ibn-Saba'", islam ilimleri Enstitüsü Dergisi, sy. 5, Ankara 1982, s. 379·390; ı. Friedlaender. "'Abdallah b. Sa bii, der Bergründer der Si 'a, und sein Jüdischer Ursprung", ZA, XXIII ( 1909), 296· 327; XXIV (ı 9 ı 0), ı -46; Abdülaziz Salih el-Hi­Iabi, "'Abdullah b. Sebe', dirilse li'r-ri­vayati't-tilri{ıiyye 'an devrihi fi'l-fitne", Hau· liyyatü Külliyyeti 'I·Adab, sy. 8, Kuveyt 14071 ı 987, s. 9-90; M.Th. Houtsma, "Abdullah", iA, 1, 40; M. G. S. Hodgson. "'Abd Allah b. Sa­ba '", E/2 (İng . ), ı, 51; M. Hüseyin Fazı!. "'Ab­dullah b. Sebe'", UDMI, XII, 784·785.

L

liJ ETHEM RuHi FıiiLALI

ABDUllAH b. SEDID

( ~..ı...J\ .:.r. .iıl~ )

(bk. İBNÜ'S-SEDID) .

1 ABDUUAH b. SElAM

( rYL... .:.r. .iıl~ ı

Ebu Yusuf Abdullah b. Selam b. el·Haris

(ö. 43 / 663-64)

Yahudi alimi iken daha sonra müslüman olan

L meşhur sahti.bi.

_j

Medine civarına yerleşmiş bulunan üç yahudi kabilesinden Beni Kaynukii'a mensuptur. Hz. Yusuf neslinden geldiği rivayet edilir. Asıl adı Husayn ( ~~ ) iken müslüman olunca bu isim Hz. Pey­gamber tarafından Abdullah'a çevril­miştir. Babası gibi o da yahudi alimle­rindendi. İslamiyet'i kabul ediş tarihiyle ilgili üç ayrı rivayet vardır. Hz. Peygam­ber henüz Mekke'de iken ihtida ettiği rivayetinin yanında Asr-ı Saadet'in son­larında (8 / 629-30) müslüman olduğu

da zikredilmiştir. Umumiyetle kabul edilen rivayete göre ise, Hz. Peygamber hicret yolculuğunun sonunda Kuba'ya varınca yanına gelmiş ve kendisine yö­nelttiği bazı soruların doğru cevaplarını

aldıktan sonra, bunların ancak bir pey­gamber tarafından bilinebileceğini söy­leyerek müslüman olmuştur. J. Horo­vitz, Bedir Savaşı'na ve daha sonraki savaşlara katılan sahabilerin isim liste­sinde adının yer almamasına dayanarak Abdullah'ın ancak son devirlerde müs­lüman olabileceğini ileri sürmektedir (bk İA, 1, 41-42) . Yine aynı yazar Abdul­lah'ın Hz. Peygamber'e yönelttiği riva­yet edilen üç soruyu, müslüman olan yahudiler tarafından uydurulmuş bir ri­vayet kabul etmekte ve onun erken müslüman olduğunu gösteren bazı ka­yıtları da asılsız saymaktadır. Halbuki siyer ve megiizi kitapları Bedir Sava­şı'na katılan müslümanların listesini ti­tizlikle tesbit ettiği halde, diğer savaş­lara iştirak edenlerin isimlerini verme­mekte, ancak şehid olanları bildirmek­tedir. Hadis ilminde ashabın dereceleri sıralanırken Bedir'e katılmanın bir mer­tebe kabul edildiği, ancak diğer savaş­ların nazarı itibara alınmadığı da bilin­mektedir. Horovitz, başta Buhari ("En­

biya'", ı ; "Meniı.lpbü'l-enşar", 51) ve Müslim ("Hay:i:", 34) olmak üzere mu­haddislerin, siyer ve megazi yazarları­nın rivayet ettiği üç soru olayını red­dederken hiçbir sebep ve kaynak gös­termemektedir. Ayrıca, Abdullah'ın Hz. Peygamber tarafından cennetle müjde­lendiğinin de (bk. Buharf, "Meniı.lpbü'l-