İslam ansİklopedİsİ 2

560
AHLÂK AHIAK ( j ^ " ? ' ) İnsanın iyi veya kötü olarak vasıflandırılmasına yol açan manevî nitelikleri, huyları ve bunların etkisiyle ortaya koyduğu iradeli davranışlar bütünü; bu konularla ilgili ilim dalı. L J Ahlâk Arapça'da "seciye, tabiat, huy" gibi mânalara gelen hulk veya huluk ke- limesinin çoğuludur. Sözlüklerde çoğun- lukla insanın fizik yapısı için halk, mâ- nevî yapısı için hulk kelimelerinin kul- lanıldığı kaydedilir ( Lisânü'l- c Arab, "hlk" md ). Başta hadisler olmak üzere İslâmî kaynaklarda hulk ve ahlâk terimleri ge- nellikle iyi ve kötü huylan, fazilet ve reziletleri ifade etmek üzere kullanıl- mış; özellikle iyi huylar ve faziletli dav- ranışlar hüsnü'l-huluk, mehâsinü'l-ah- lâk, mekârimü'l-ahlâk, el-ahlâku'I-hase- ne, el-ahlâku'l-hamîde, kötü huylar ve fena hareketler ise sûü'l-huluk, el-ah- lâku'z-zemîme, el-ahlâku's-seyyie gibi terimlerle karşılanmıştır. Ayrıca ahlâk yanında yeme, içme, sohbet, yolculuk gibi günlük hayatın çeşitli alanlarıyla il- gili davranış ve görgü kurallarına, terbi- yeli, kibar ve takdire değer davranış biçimlerine, bunlara dair öğüt verici kı- sa ve hikmetli sözlere ve bu sözlerin derlendiği eserlere edep veya âdâb da denilmiştir. İslâmî literatürde edep teri- mi ilk dönemlerden itibaren özel davra- nış alanları hakkında kullanılırken ah- lâk, tutum ve davranışların kaynağı mahiyetindeki ruhî ve mânevî meleke- leri, insanın ruhî kemalini sağlamaya yönelik bilgi ve düşünce alanını ifade etmiştir. Bu sebeple, İslâm'da önceleri İran kaynaklı edep literatürü hâkimken daha sonra bunun yerini ahlâkın aldığı şeklindeki görüş (bk. El 2 (Fr.), I, 336) gerçeği yansıtmamaktadır. Cahiliye Döneminde Ahlâk. İslâm Önce- sinde Araplar'ın ahlâk anlayışı hakkın- daki kaynaklar, Câhiliye şiiri ve atasöz- leriyle Kur'an ve Sünnet gibi İslâmî bel- gelerdir. Bu kaynaklardan edinilen bil- gilere göre Câhiliye edebiyatında ahlâk kelimesine rastlanmamaktadır. Bu keli- menin tekili olan hulk ise nâdiren kul- lanılmıştır. Bir ölçüde iyi ahlâk mânası- nı ifade etmek üzere mürûe (mürüvvet) tabirine daha çok rastlanır. Ayrıca ha- yır, mâruf ve hak gibi ahlâkî muhteva taşıyan kavramlar yanında Câhiliye er- demlerini ifade etmek üzere şecaat, kerem, sehâ, cûd ve vefâ gibi çeşitli kavramlarla bunların zıtlarının kullanı- mı da oldukça yaygındı. Ancak bütün bu kavramlar yüksek ve cihanşümul bir ahlâk anlayışını ifade etmekten tama- men uzak olup dünyevî ve kabileci bir karakter taşımaktaydı. Câhiliye Arabi ikinci hayata inanmadığı için (bk. el- Enam 6/29; Yâsîn 36/78; el-Câsiye 45/24) bu dünyanın zevk ve safasından olabildiğince faydalanmayı hayatın ga- yesi saymıştı. Kadın, aşk, şarap ve kabi- le savaşları Câhiliye şiirindeki temaların başında yer alır. 0 dönemin ünlü şairi Tarafe, Mu z allaka'sında, ebedîlikten söz edilemeyeceğine göre insan için ya- pılacak en iyi şeyin bütün varlığıyla ha- yatın zevklerini yaşamak olduğunu be- lirtirken Câhiliye döneminin bu hedo- nist ahlâkını dile getiriyordu (Zevzenî, s. 82). Bu ahlâk telakkisinin sadık bir dili olan Züheyr'in Mu'allaka'smcla geçen aşağıdaki beyitler, Câhiliye erdemleri- nin başında yer alan yiğitliğin ne anla- ma geldiğini göstermektedir: "0 bir arslandır, pür-silâh, keçeleşmiş/ Yelele- ri; tırnakları kesilmemiş/Yiğittir: Zul- me uğrayınca zalimce karşılık verir/ Çarçabuk (...) Zulme uğramazsa kendisi zulme başlar" (...)/"Oymağını silâhıyla savunmayan kişi zillete uğratılır/Ve in- sanlara zulmetmeyen zulme mâruz ka- lır" (Zevzenî, s. 115). Câhiliye döneminin bütün ahlâkî fazi- letlerinin arkasında kişinin veya kabile- nin gururunu (fahr), şeref (mecd), öfke (gazap), kavmiyet (hamiyye) duygularını tatmin etme, asâlet, cömertlik ve yiğit- likle şöhret kazanma, saygı görme, in- sanlarda hem korku hem de hayranlık duygusu uyandırma arzusu yatmaktay- dı. Esasen bu dönemin, fert ve kabile gururu, kibir ve serkeşlik nitelikleri do- layısıyla câhiliyye diye anıldığı Amr b. Külsûm'un Mu c allaka'smdan açıkça an- laşılmaktadır (Zevzenî, s. 178). Kur'an ve Sünnet'te Ahlâk. İslâm dini aşiret ruhunun, rekabet ve küçümseme duygusuyla geçici hazlara düşkünlüğün doğurduğu kaba ve hoyrat geleneklerin karşısına insanın nefsini dizginlemesi, tabiatını öfke ve şiddetten koruması anlamına gelen hilm ve şefkati koydu; bu suretle insana, o güne kadar kendi dışındaki varlıklara çevirdiği mücadele enerjisini kendi nefsinin kötü temayül- lerine karşı yöneltmesini öğretti. 1. Goldziher'in de belirttiği gibi (Le Dogme et la Loi de l'lslam, s. 4, 11) Arap kabile- lerinin hayat tarzları, örfleri ve uygula- maları üzerine bir toplum yapısı kur- mak mümkün değildi. Onların koyu ve anlamsız putperestlikleri, yüksek bir ahlâkın kurulmasına başlı başına bir engel teşkil ediyordu. Bu sebeple Hz. Peygamber, bir olan Allah'a itaat teme- line dayalı bir ahlâkî ve dinî birlik sağla- ma görevini üstlenmiş (bk. Âl-i İmrân 3/103); böylece kabile ve soy sop (ha- sep nesep) anlayışı yerine Allah'a saygı (takva), ferdî ve sosyal planda yücelme- nin ve değer kazanmanın ölçüsü haline gelmiş; bu ölçüye uygun olarak İslâm'ın öğretileri, Allah'ın bütün yaratıklarına karşı merhametli olmayı, beşerî ilişki- lerde dürüstlük ve güvenilirliği, karşılık- sız sevgi ve fedakârlığı, samimiyet ve iyi niyeti, kötü eğilimlerin bastırılmasını ve daha birçok faziletleri ihtiva etmiş bulunmaktadır. İslâm ahlâkının asıl kaynağı Kur'an ve onun ışığında oluşan sünnettir. Nitekim Hz. Âişe bir soru münasebetiyle Hz. Peygamber'in ahlâkının Kur'an ahlâkı olduğunu belirtmiştir (Müslim, "Müsâfi- rîn", 139). Bu sebeple İslâm ahlâk dü- şüncesi Kur'an ve Sünnet'le başlar. Bu iki kaynak dinî ve dünyevî hayatın genel çerçevesini çizmiş, amelî kurallarını be- lirlemiş, böylece daha sonra fıkıhçı ve hadisçiler, kelâmcılar, mutasavvıflar, hatta filozoflar tarafından geliştirilecek olan ahlâk anlayışlarının temelini oluş- turmuştur. Kur'ân-ı Kerîm ihtiva ettiği diğer konular gibi ahlâk konularını da herhangi bir ahlâk kitabı gibi sistema- tik olarak ele almamakla birlikte, eksik- siz bir ahlâk sistemi oluşturacak zengin- likte nazarî prensipler ve amelî kurallar getirmiştir. Konunun bu bölümünde, doğrudan doğruya Kur'an âyetlerine ve bu âyetlerin yorumunu ve uygulamasını gösteren hadislere dayanılarak İslâm'ın getirmiş olduğu ahlâk anlayışı ana hat- larıyla tanıtılmaya çalışılacaktır. 1 Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi : Ahlâk-Amarı, Michele. -- Ankara : Türkiye Diyanet Vakfı, 1989. 2. c. (16, 563 s.) : fot., hrt. şekil, plan ; 29 cm.

Upload: rosemary-bruce

Post on 27-May-2017

324 views

Category:

Documents


1 download

TRANSCRIPT

  • AHLK

    A H I A K

    ( j ^ " ? ' )

    nsann iyi veya kt olarak vasflandrlmasna yol aan

    manev nitelikleri, huylar ve bunlarn etkisiyle ortaya koyduu

    iradeli davranlar btn; bu konularla ilgili ilim dal.

    L J

    Ahlk Arapa'da "seciye, tabiat, huy" gibi mnalara gelen hulk veya huluk ke-limesinin ouludur. Szlklerde oun-lukla insann fizik yaps iin halk, m-nev yaps iin hulk kelimelerinin kul-lanld kaydedilir (Lisn'l-cArab, "hlk" md ). Bata hadisler olmak zere slm kaynaklarda hulk ve ahlk terimleri ge-nellikle iyi ve kt huylan, fazilet ve reziletleri ifade etmek zere kullanl-m; zellikle iyi huylar ve faziletli dav-ranlar hsn'l-huluk, mehsin'l-ah-lk, mekrim'l-ahlk, el-ahlku'I-hase-ne, el-ahlku'l-hamde, kt huylar ve fena hareketler ise s'l-huluk, el-ah-lku'z-zemme, el-ahlku's-seyyie gibi terimlerle karlanmtr. Ayrca ahlk yannda yeme, ime, sohbet, yolculuk gibi gnlk hayatn eitli alanlaryla il-gili davran ve grg kurallarna, terbi-yeli, kibar ve takdire deer davran biimlerine, bunlara dair t verici k-sa ve hikmetli szlere ve bu szlerin derlendii eserlere edep veya db da denilmitir. slm literatrde edep teri-mi ilk dnemlerden itibaren zel davra-n alanlar hakknda kullanlrken ah-lk, tutum ve davranlarn kayna mahiyetindeki ruh ve mnev meleke-leri, insann ruh kemalini salamaya ynelik bilgi ve dnce alann ifade etmitir. Bu sebeple, slm'da nceleri ran kaynakl edep literatr hkimken daha sonra bunun yerini ahlkn ald eklindeki gr (bk. El2 (Fr.), I, 336) gerei yanstmamaktadr.

    Cahiliye Dneminde Ahlk. slm nce-sinde Araplar'n ahlk anlay hakkn-daki kaynaklar, Chiliye iiri ve atasz-leriyle Kur'an ve Snnet gibi slm bel-gelerdir. Bu kaynaklardan edinilen bil-gilere gre Chiliye edebiyatnda ahlk kelimesine rastlanmamaktadr. Bu keli-menin tekili olan hulk ise ndiren kul-lanlmtr. Bir lde iyi ahlk mnas-

    n ifade etmek zere mre (mrvvet) tabirine daha ok rastlanr. Ayrca ha-yr, mruf ve hak gibi ahlk muhteva tayan kavramlar yannda Chiliye er-demlerini ifade etmek zere ecaat, kerem, seh, cd ve vef gibi eitli kavramlarla bunlarn ztlarnn kullan-m da olduka yaygnd. Ancak btn bu kavramlar yksek ve cihanmul bir ahlk anlayn ifade etmekten tama-men uzak olup dnyev ve kabileci bir karakter tamaktayd. Chiliye Arabi ikinci hayata inanmad iin (bk. el-E n a m 6 / 2 9 ; Ysn 3 6 / 7 8 ; el-Csiye 4 5 / 2 4 ) bu dnyann zevk ve safasndan olabildiince faydalanmay hayatn ga-yesi saymt. Kadn, ak, arap ve kabi-le savalar Chiliye iirindeki temalarn banda yer alr. 0 dnemin nl airi Tarafe, Muzallaka'snda, ebedlikten sz edilemeyeceine gre insan iin ya-placak en iyi eyin btn varlyla ha-yatn zevklerini yaamak olduunu be-lirtirken Chiliye dneminin bu hedo-nist ahlkn dile getiriyordu (Zevzen, s. 82). Bu ahlk telakkisinin sadk bir dili olan Zheyr'in Mu'allaka'smcla geen aadaki beyitler, Chiliye erdemleri-nin banda yer alan yiitliin ne anla-ma geldiini gstermektedir: "0 bir arslandr, pr-silh, keelemi/ Yelele-ri; trnaklar kesilmemi/Yiittir: Zul-me uraynca zalimce karlk verir/ arabuk (...) Zulme uramazsa kendisi zulme balar" (...)/"Oyman silhyla savunmayan kii zillete uratlr/Ve in-sanlara zulmetmeyen zulme mruz ka-lr" (Zevzen, s. 115).

    Chiliye dneminin btn ahlk fazi-letlerinin arkasnda kiinin veya kabile-nin gururunu (fahr), eref (mecd), fke (gazap), kavmiyet (hamiyye) duygularn tatmin etme, aslet, cmertlik ve yiit-likle hret kazanma, sayg grme, in-sanlarda hem korku hem de hayranlk duygusu uyandrma arzusu yatmaktay-d. Esasen bu dnemin, fert ve kabile gururu, kibir ve serkelik nitelikleri do-laysyla chiliyye diye anld Amr b. Klsm'un Mu callaka'smdan aka an-lalmaktadr (Zevzen, s. 178).

    Kur'an ve Snnet'te Ahlk. slm dini airet ruhunun, rekabet ve kmseme duygusuyla geici hazlara dknln dourduu kaba ve hoyrat geleneklerin

    karsna insann nefsini dizginlemesi, tabiatn fke ve iddetten korumas anlamna gelen hilm ve efkati koydu; bu suretle insana, o gne kadar kendi dndaki varlklara evirdii mcadele enerjisini kendi nefsinin kt temayl-lerine kar yneltmesini retti. 1. Goldziher'in de belirttii gibi (Le Dogme et la Loi de l'lslam, s. 4, 11) Arap kabile-lerinin hayat tarzlar, rfleri ve uygula-malar zerine bir toplum yaps kur-mak mmkn deildi. Onlarn koyu ve anlamsz putperestlikleri, yksek bir ahlkn kurulmasna bal bana bir engel tekil ediyordu. Bu sebeple Hz. Peygamber, bir olan Allah'a itaat teme-line dayal bir ahlk ve din birlik sala-ma grevini stlenmi (bk. l-i mrn 3 / 1 0 3 ) ; bylece kabile ve soy sop (ha-sep nesep) anlay yerine Allah'a sayg (takva), ferd ve sosyal planda ycelme-nin ve deer kazanmann ls haline gelmi; bu lye uygun olarak slm'n retileri, Allah'n btn yaratklarna kar merhametli olmay, beer iliki-lerde drstlk ve gvenilirlii, karlk-sz sevgi ve fedakrl, samimiyet ve iyi niyeti, kt eilimlerin bastrlmasn ve daha birok faziletleri ihtiva etmi bulunmaktadr.

    slm ahlknn asl kayna Kur'an ve onun nda oluan snnettir. Nitekim Hz. ie bir soru mnasebetiyle Hz. Peygamber'in ahlknn Kur'an ahlk olduunu belirtmitir (Mslim, "Msfi-rn", 139). Bu sebeple slm ahlk d-ncesi Kur'an ve Snnet'le balar. Bu iki kaynak din ve dnyev hayatn genel erevesini izmi, amel kurallarn be-lirlemi, bylece daha sonra fkh ve hadisiler, kelmclar, mutasavvflar, hatta filozoflar tarafndan gelitirilecek olan ahlk anlaylarnn temelini olu-turmutur. Kur'n- Kerm ihtiva ettii dier konular gibi ahlk konularn da herhangi bir ahlk kitab gibi sistema-tik olarak ele almamakla birlikte, eksik-siz bir ahlk sistemi oluturacak zengin-likte nazar prensipler ve amel kurallar getirmitir. Konunun bu blmnde, dorudan doruya Kur'an yetlerine ve bu yetlerin yorumunu ve uygulamasn gsteren hadislere dayanlarak slm'n getirmi olduu ahlk anlay ana hat-laryla tantlmaya allacaktr.

    1

    Trkiye Diyanet Vakf slm Ansiklopedisi : Ahlk-Amar, Michele. --Ankara : Trkiye Diyanet Vakf, 1989. 2. c. (16, 563 s.) : fot., hrt. ekil, plan ; 29 cm.

  • AHLK

    Kur'n- Kerm'de ahlk kelimesi yer almamakla birlikte, biri "det ve gele-nek", dieri de "ahlk" mnasnda ol-mak zere iki yerde (e-uar 2 6 / 1 3 7 ; el-Kalem 6 8 / 4 ) ahlkn tekili olan huluk kelimesi gemektedir. Ayrca pek ok yette yer alan amel teriminin alan ah-lk davranlar da iine alacak ekilde geni tutulmutur. Bunun yannda bir (birr), takv, hidyet, srt- mstakim, sdk, amel-i slih, hayr, mruf, ihsan, hasene ve istikamet gibi iyi ahlkllk; ism, dall, fah, mnker, bay, sey-yie, hev, israf, fsk, fcr, hate, zulm gibi kt ahlkllk ile ayn veya yakn anlam ifade eden birok terim vardr. Hadislerde ise bu terimler yannda ah-lk ve hulk kelimeleri de kullanlm-tr.

    Grnr lemin yegne mkellef ve sorumlu varl olarak insan tanyan Kur'n- Kerm, bu sebeple onun ahlk mahiyeti konusuna zel bir nem ver-mitir. Buna gre Allah insan en gzel bir tabiatta yaratm (et-Tn 95/4) , ona kendi ruhundan flemitir (el-Hicr 15/ 29). Bu sebeple insanln atas olan ve btn insanl temsil eden Hz. Adem karsnda Allah'n emri gereince me-lekler secdeye kapanmtr. Ancak insa-nn bu stn ruh cephesi yannda bir de topraktan yaratlan beer cephesi vardr. te insandaki bu ikilik onun ah-lk bakmdan ift kutuplu bir varlk ol-mas sonucunu dourmutur. "Allah in-san nefsine fcrunu da takvsn da ilham etmi", yani ona iyilik ve ktl-n kaynaklar olan kabiliyetleri birlik-te vermitir. Dolaysyla "nefsini temiz tutan kurtulua ermi, onu kirleten-se hsrana uramtr" (e-ems 9 1 / 9-10).,

    Kur'n- Kerm'in insann ahlk ma-hiyeti hakkndaki bu dengeli yaklam, onun ahlk hkm ve tercihlerini de ayn ekilde deerlendirmesine yol a-mtr. te Kur'an'n insan hakkndaki bu ihtiyatl iyimserlii slm ahlknn temelde din kaynakl olmas sonucunu dourmutur. Kur'an ve Snnet'e gre hakknda nas bulunan konularda y-kmlln kayna dindir. "Allah ve Re-sul bir eye hkmedince, artk mmin erkek ve kadnlara ilerinde bir seme hakk kalmaz. Her kim Allah ve Resul-ne isyan ederse apak bir sapkla d-m olur" (el-Ahzb 33/36) . Hz. Pey-gamber, ahlk hkmlerin de dahil ol-duu hellleri haram, haramlar hell saymaya ynelik bir anlamann geer-

    2

    siz olduunu aklamtr (Eb Dvd, "Akziye", 12). Bununla birlikte, Allah'n hkmlerine aykr olmamak kaydyla ana, baba, devlet gibi baka otoriteler de vazife koyabilirler ve bunlara itaat gerekir (Buhr, "Ahkm", 4, 43 ; Mslim, "mre", 34, 38). Kur'an ve Snnet'te ah-lk ile ilgili genel hkmler yannda birok ahlk davranlar iin zel h-kmler de yer alm olmakla birlikte, her eye ramen, hakknda hkm bu-lunmayan girift meselelerle karlala-bilecei de hesaba katlmtr. Hz. Pey-gamber, "Hell de haram da bellidir; bu ikisi arasnda ise pheli durumlar vardr. phelerden saknan kii dininin erefini korumu olur" (Buhr, "mn", 39; "Byc", 2; Mslim, "Mskt", 107, 108) buyurmu ve byle durumlarda kalp ve vicdann verdii hkme uymay tlemitir. Ne var ki Kur'an ve hadis-lerde vicdann hkmleri ihtiyatla kar-lanmtr. nk insan nefsi, kendisi-ne ktlk ve edepsizlikler telkin eden eytann basks altndadr (el-Bakara 2/169) . Ayrca slm terminolojide he-v ad verilen kt arzu ve eilimler ile uursuz taklit de ahlk ve fazilet yolu-nun engelleri olarak gsterilmitir. Ni-tekim Kur'n- Kerm kt arzularn esiri olan insan "hevsn tanr edinen" (el-Furkn 2 5 / 4 3 ; el-Csiye 4 5 / 2 3 ) ek-linde tantm, te yandan yanl yolda olan atalarn taklitte direnenleri, "On-lar sar, dilsiz ve krdrler-, akllarn kullanamazlar" (el-Bakara 2 / 170-171) ifa-desiyle eletirirken bu arada din h-kmlerle selm akln hkmlerinin bir-birini desteklediine iaret etmitir.

    Kur'an ve Snnet'te faziletlerin fert ve toplum hayatna madd ve mnev fay-dalar, reziletlerin zararlar zerinde du-rulmutur. Allah, "krederseniz -nimet-lerimi- arttrrm" (brhm 14/7)/ey-tan iki ve kumarla aranza dmanlk ve nefret sokmak ister" (el-Mide 5 / 9 1 ) buyurur; slih kullarn yeryzne h-kim klacan bildirir (el-Enbiy 21/105). Ayrca birok eski milletlerin yklla-rnda ahlk bozulma ve kntnn nemli lde rol oynadn haber ve-ren yetler Kur'n- Kerm'de byk bir yer tutar. Bununla birlikte, ahlk pren-siplerine aykr davranlarn dourdu-u bu tr tabii ve fizik zararlar, sos-yal ve mnev skntlar slm'da ahl-k meyyide saylmaz; dolaysyla kiiyi sorumluluktan kurtarmaz. Geri dnye-v musibetlerin gnahlar iin kefret saylacana dair baz hadisler vardr

    (bk. Buhr, "Fiten", 17; Mslim, "Birr", 49 ; Drim, "Rikk", 56; Msned, V, 173, 177, 289). Fakat bu, ahlk fenalklarn dourduu musibet ve zararn zaruri sonucu deil, musibete urayan kiinin bu durumdayken gsterdii sabr, rz, tevekkl gibi msbet tavrlarn karl-dr. Dier yandan, kiinin ruh benli-inde iyiliin meydana getirdii sevin-cin, ktln meydana getirdii pi-manlk ve elemin Kur'an ve Snnet'te byk bir deer tad grlr. Nite-kim Hz. Muhammed, "Bir insan iyilik yaptnda sevin, ktlk yaptnda znt duyabiliyorsa artk o gerekten mmindir" (Msned, I, 398) buyurmu, hatta iyilik (bir) ve ktl (ism), kii-nin vicdannda (nefs) meydana getirdii etkilenmenin mahiyetine gre tarif et-mitir (Mslim, "Birr", 14, 15; Tirmiz, "Zhd", 52; Msned, IV, 227). Ancak vic-dan duygusu insan ktlk yapmas halinde knayan bir g (en-nefsu 1-lev-vme) olabilecei gibi (el-Kyme 75/2), kaskat kesilmi kalp (el-Mide 5 / 1 3 ; ez-Zmer 39/22) haline dnerek k-tlk karsnda duyarlln kaybetmi bir duruma da gelebilir. Bu yzdendir ki slm'da btn ahlk vazifeler uhre-v meyyideye balanm (el-Kasas 28/ 83-84; Th 2 0 / 1 5 ; Gfir 4 0 / 1 7 ; el-Csi-ye 45/27), iyiler iin cennet vaad edil-mi, ktler cehennemle tehdit edil-mitir. Ancak ahlk kurallarnn uygu-lanmasnda, zellikle itima dzenin salkl iletilmesinde genellikle sade-ce bu motiflere dayanan bir ahlk tam olarak saygya deer saylamayacan-dan, Kur'an ve Snnet'te Allah' en yksek derecede sevmek (el-Bakara 2 / 165), O'nun honutluuna lyk olmak ve O'ndan honut olmak (el-Mide 5/ 119) temel ahlk motif olarak gsteril-mi, doru inan ve temiz yaayn en yksek gayesinin Allah rzs olduu vurgulanmtr (et-Tevbe 9 / 7 2 ; el-Hadd 57/27) .

    slm ahlknn bu dinamik yaps, onun sadece bir kitle ahlk veya sade-ce bir sekinler ahlk olmad, aksine madd, zihn ve psikolojik bakmlardan her seviyedeki insann kayglarn ve zlemlerini dikkate alan, bununla birlik-te ona, iinde bulunduu durumdan da-ha ideal olana doru ykselme imkn salayan kapsaml ve uyumlu bir ahlk olduunu gsterir. Buna gre hayr sta-tik olmad gibi gaye de statik deil-dir. Btn insanlarn yapabilecekleri, dolaysyla yapmak zorunda olduklar iyi-

    Trkiye Diyanet Vakf slm Ansiklopedisi : Ahlk-Amar, Michele. --Ankara : Trkiye Diyanet Vakf, 1989. 2. c. (16, 563 s.) : fot., hrt. ekil, plan ; 29 cm.

  • AHLK

    likler (farzlar) yannda, yaplmas kiinin fazilet ve kemal derecesine bal hayr-lar da vardr. Ahlk, bilgi ve fazilet ba-kmndan srekli bir yenilenmedir. Bu-nun iin insan, Kur'n- Kerm'e gre, ncelikle inan sevgisi kazanmal, fena-lklardan ve isyankrlktan nefret etme-li (el-Hucurt 4 9 / 7 , 14), kalbini yani i dnyasn Allah uuru (zikrullah) ile hu-zura kavuturmaldr (er-Ra'd 13/28). Bu suretle Allah uuru insana ahlk ve mnev hayattan zevk alma, hatalarnn farkna varma, onlardan yz evirme ve Allah'tan ba dileme frsat salaya-caktr (l-i mrn 3/135) . slm'n ngr-d bu ahlk terakkinin ulaaca son nokta, insann gaye bakmndan -kar kayglarn amas, hatta cennet midi ve cehennem korkusunun da te-sinde btn dnce ve davranlarn Allah'n emrine ve rzsna uygun d-p dmeyecei asndan deerlen-dirmesidir (Hd 11/112 ; e-r 4 2 / 1 5 ; el-nsn 76/8-9) . Bu son noktada slm ahlk pragmatik eilimleri ortadan kaldrmakta ve kategorik bir ahlk h-viyeti kazanmaktadr.

    slm'n ilk yzylnda ahlk tamamen yukarda ana hatlaryla gsterilen din ilke ve kurallara dayanmaktayd. Btn mslmanlar Kur'an'n emrine uyarak hayatlarn Hz. Peygamberin getirdii retilere gre dzenlemenin gerekti-ine inanmlard. Yaklak II. yzyln balarndan itibaren ortaya kan yeni durumlar karsnda az ok farkl ahlk anlaylar domakla birlikte, temelini Kur'an'dan alan ve Hz. Peygamber ile ashabn hayatlarnda ekillenmi olan geleneksel slm ahlkna ball ilke edinen anlay da varln srdrd ve genel olarak ahlka veya bu alann zel konularna dair eserlerden oluan zen-gin bir literatr meydana geldi. Daha ok hadis ve fkh limleri tarafndan yaplan bu yndeki ahlk almalarnn balangcn hadislerin tasnif dnemine kadar gtrmek mmkndr. Nitekim bata Ktb-i Sitte olmak zere he-men btn hadis mecmualarnda "Kit-b'l-Edeb", "Kitb'l-Birr", "Kitb Hs-ni'l-hulk" gibi balklar altnda zellikle ahlk hadislerini ihtiva eden blmler bulunur. Buhr'nin el-Edeb'l-mfred'i, Abdullah b. Mbrek'in Kitb'z-Zhd ve'r-rek* ik'\ gibi yalnzca ahlka dair hadis ve haberlerden oluan eserler ya-nnda, slm kltr tarihi boyunca de-vam eden krk hadis* klliyatnn ba-ta gelen konular da ahlkdir. Fkh ki-

    taplarndaki amel ahlk konularyla tef-sir ilminde "ahkm'l-Kur'n" trnde-ki eserlerde ahlkla ilgili konularn var-lna da iaret etmek gerekir.

    Eser says bakmndan slm kltr tarihinin en verimli alanlarndan biri olan geleneksel slm ahlknn bata gelen klasiklerinden biri, MverdFnin Edeb'd-dny ve'd-dih'idir (Beyrut 1978). Eser geni muhtevas, materyal zenginlii, ilm, fikr ve edeb stnl gibi meziyetleri dolaysyla her devirde ve btn slm lkelerinde geni bir ilgi-ye mazhar olmutur. Hz. Peygamber'in ahlkn btn insanlk iin en yksek hayat ideali olarak gsteren bn Hazm'in din-felsef mahiyetteki el-Ahlk ve's-siyer'i (Beyrut 1985), muhtevasnn ne-mi yannda edeb bakmdan da byk bir deer tar. Eb Nasr et-Tabers'nin Mekrim'l-ahlk' da (Kahire 1303) Hz. Muhammed'in, hayatn btn alanlar-na ait tutum ve davranlarn sergile-yen ve onu bir ahlk ideali olarak gs-teren en tipik geleneksel ahlk kitab rneklerindendir.

    slm kltr tarihinde her zaman din karakterini korumakla birlikte, kesin bir tasnife kolaylkla imkn vermeyecek lde ekil ve muhteva eitlilii ta-yan ahlk literatr iinde edeb ve hi-kem trde Arapa, Farsa ve Trke ya-zlm eserlerin de nemli bir yeri vardr. bn'l-Mukaffa'n Kellle ve Dimne adl nl tercmesi (Amman, ts Mektebetu r-Risle), bn Kuteybe'nin zUyn'l-ah-br' (Beyrut 1986), bn Miskeveyh'in Cvidr-hred'i (Beyrut 1983), Mbe-ir b. Ftik'in Muhtr'l-hikem'i (Mad-rid 1958) bu trn en eski ve deerli r-neklerindendir. Daha sonra Kabusr-me, Siysetnme, Nahatrme, Pend-nme, Ftvvetnme gibi klielemi adlar altnda ahlk-din mahiyette ede-b eserlerin, ahlk vecizeler, ataszleri, fkra ve hikyeler ihtiva eden irad ve mev'iza kitaplarnn yazm aralksz sr-drlmtr.

    slm ahlk literatryle ilgili birka Trke bibliyografik alma yaplm-tr. Bunlardan Bursal Mehmed Thir'in Ahlk Kitaplarmz (stanbul 1315) adl eseri, 108 kitap ve yazarlar hakknda ksa bilgiler verir. Mehmed Ali Ayni Trk Ahlklarnda (stanbul 1939) on m-ellif ve bunlarn ahlk kitaplarn geni olarak tantmtr. Agh Srr Levend "mmet anda Ahlk Kitaplarmz" bal altnda, stanbul ve Ankara k-

    tphanelerinde yazma veya baslm nshalarn tesbit ettii 238 kitabn ad, yazar, bulunduu yer, baslmsa bask yeri ve tarihi hakknda bilgi vermitir (TDAYBelleten 1963, s. 89-115).

    K E L M . Kelm ilminde ele alnan ahlk problemlerinin temelini, kader meselesiyle ilgili olmak zere kullarn fiilleri (ef'l'l-ibd) tekil eder. Esasen kader ve ona bal olarak insann irade ve ihtiyar, adlet, hsn ve kubuh (ha-yr ve er), salh ve aslah* gibi konular dolaysyla yaplan tartmalar yalnz metafizik problemlerle snrl kalmam, ayn zamanda ahlkla ilgili temel d-nceleri de derinden etkileyen sonu-lar dourmutur.

    Kader inanc karsnda insann irade hrriyeti, ykmllk ve sorumluluu, ceza ve mkfat gibi ahlk felsefesinin balca problemlerini tekil eden konu-lar etrafnda ortaya atlan sorular, daha Asr- sadet'te tartlmaya balamsa da slm Peygamberi, konunun akl iza-ha elverili olmadn mnasip bir dille anlatarak mslmanlar bu konuda tar-tmaya girmekten menetmiti. Daha sonraki din, fikr ve siyas gelimeler, yaklak olarak II. hicr asrn balarn-dan itibaren konu ile ilgili tartmalarn sistemli bir ekilde balamasna yol at. Daha ok fkh ve hadisi ola-rak bilinen selef limleri, Allah'n kud-ret ve iradesinin mutlakl ve snrszl- ile insann ykmllk ve sorumlu-luunu birlikte kabul ediyor, bu kabu-ln kanlmaz olarak douraca ahl-k amaz zerinde durmuyorlard. y-le grnyor ki, baz Emev yneticile-ri haksz uygulamalara giriirken bu uygulamalarn ilh takdirin bir gerei olduunu ileri srerek zulm ve haksz-lklarn merulatrmak istemi ve bu-nun zerine kader konusundaki selef tavrn istismara elverili bir ekil ald ve ahlk tehlike tekil edebilecei far-kedilmitir. Bu gelimeler zerine Ha-san- BasrFye konu ile ilgili grn soran Emev Halifesi Abdlmelik b. Mervn'a onun cevap olarak yazd ri-sle olduka nemlidir. Bu nem, ris-lenin kader ve onun etrafndaki din-ahlk problemleri yet ve hadisler ya-nnda akl metotlara da bavurarak ele almasndan, yet ve hadisleri akl ba-kmdan tutarl te'villerle yorumlamasn-dan ileri gelmektedir. Hasan- Basr bu rislesinde baz Emev idarecilerinin uy-guladklar zulm ve baskdan Allah'

    3

    Trkiye Diyanet Vakf slm Ansiklopedisi : Ahlk-Amar, Michele. --Ankara : Trkiye Diyanet Vakf, 1989. 2. c. (16, 563 s.) : fot., hrt. ekil, plan ; 29 cm.

  • AHLK

    tenzih etmek, bu ilerin ilh takdirin sonucu olduu eklindeki iddiann, ken-di arzularna gre uydurduklar ve Al-lah'a isnat ettikleri bir yalan (Risale fi'l-kader, s. 20) olduunu ispatlamak ve bylece "zulm Allah'a nisbet ederek kendisini temize karanlarn delillerini rtmek istemitir (a.g.e., s. 22). Bun-dan baka Ma'bed el-Chen, Gayln ed-Dmak, Vsl b. At, Ynus el-Es-vr gibi kelmclar kader ve insann fi-illeri konusunu ciddi bir ekilde ele ala-rak Allah'n ancak insanlarn iyiliine olan (salh) yaratabileceini, dolaysyla hayrn Allah'a, fakat errin insana nis-bet edilmesi gerektiini, u halde insa-nn hr irade sahibi olduunu ileri srdler. Buna karlk, Cehmiyye veya Cebriyye diye adlandrlan mezhebin kurucusu Cehm b. Safvn, insann g (istitat) sahibi olarak nitelendirileme-yeceini, fiillerinde tam bir zorunluluk (cebr) altnda bulunduunu, onun ihtiya-r diye adlandrlan davranlarnn da-marlarndaki kann hareketinden fark-sz olduunu savundu (Badd, s. 211). Btn bu gelimeler neticesinde, kader ve onun etrafnda incelenen din ve ah-lk problemler, Mutezile, E'ariyye ve Mtrdiyye'den ibaret dikkate deer mezhebin temel konular arasnda yer ald.

    1. Mu'tezile'nin be prensibi (usl-i hamse*) arasnda tevhid ile dier prensibin kendisine irca edilebilecei (Kd Abdlcebbr, el-Muht bi't-teklf, s. 19) adalet prensibi, bu mezhebin b-tn dnce sisteminin temelini olu-turur. Mu'tezile'nin adalet kavramna bylesine nem vermesinin zellikle u iki maksada ynelik olduu aktr: a) Allah'n mutlak ve mtel ahlk kema-lini her trl eksiklik ibesinden uzak tutmak; b) nsann din, ahlk vb. y-kmllk ve sorumluluklarn mantk bakmdan tutarl bir ahlk zemin ze-rine oturtmak.

    Mu'tezile Allah'n ahlk kemalini da-ha ok hikmet terimiyle ifade eder. Bu-na gre hakim olan, bir ii ancak bir gaye iin yapar. Gayesiz yaplan i bo ve anlamszdr (sefeh ve abes). Allah'n btn fiilleri gayeli, dolaysyla hikmetli-dir. Ancak Allah'n hibir eye ihtiyac olmad, bu sebeple kendisi iin her-hangi bir gaye gtmeyeceinden ileri-nin gayesi sadece insanlarn faydasdr. O'nun btn ileri iyi, dil ve hikmetli-dir. nk O ktlk yapmaz (ehris-tn, Nihyet'l-ikdm, s. 397-398; Kd

    Abdlcebbr, el-Mun, VI/1, 177-178; VI/2, s. 132). Bu sebeple O'nun irade ve kudreti ancak insanlarn yararna olan ilere yneliktir. Bu dncenin zaruri sonucu, insanlara irade hrriyetinin ta-nnmasdr. Bu hrriyeti tanmakszn insanlarn btn fiillerinin Allah'n irade ve kudretine havale edilmesi halinde, Allah'n hikmet ve adaletinin kusursuz-luundan sz edilemez. Sonuta O'nun ahlk mkemmellii ihll edilmi olur. Ayrca hibir seme ve yapma hrriyeti olmayan insanlar irad iin peygam-berler gnderilmesinin, insann din ve ahlk vazifelerle ykml ve sorum-lu tutulmasnn, dolaysyla da mk-fat ve cezann (va'd ve vad) bir anlam kalmaz.

    Adalet prensibi sadece insana irade hrriyeti tanmay gerekli klmakla kal-maz, ayn zamanda onun, bu hrriye-tini iyilik ynnde kullanabilmesi iin iyiyi ktden ayrt etme yetenei olan akl gcne sahip olmasn da gerekti-rir. Mu'tezile, bu konuya verdii byk nem dolaysyla, slm kelm tarihinin rasyonalist kesimi olarak tannmtr. Btn Mu'tezil kelmclar vahyin haber verdii bilgilerin doruluuna kesinkes inanmakla birlikte, bata Allah hakkn-daki bilgi (ma'rifetullah) olmak zere, emaneti iade etmek, borcu demek, ni-mete kretmek gibi hukuk ve ahlk vazifelerin iyilii ve gereklilii hakkn-daki bilgilerin akl bilgiler olduunu ka-bul etmilerdir. Ancak, akln deerler hakkndaki bilgisinin kesin ve gvenilir bilgilerden olmas iin bu deerlerin de-imez nitelikte olmas gerekir. Bu su-retle Mu'tezile ahlk deerleri izaflik-ten kurtarm olur. Onlara gre akl ve din fiillere deer yklemez, yalnzca on-larda var olan bu ontik nitelikleri aa karr. Bylece akln iyi ve kt, grev ve ykmllk konularnda ulat bil-giler, duyu idrakiyle ulalan bilgiler ka-dar kesindir. Bu bakmdan Kd Abdl-cebbr, ahlk hkmlerin estetik h-kmlerden farkl olduuna iaret eder. nk ikinci trden hkmlerin psiko-lojik ve sbjektif olmasna karlk ah-lk hkmler akl teemmlle ulalan objektif hkmlerdendir. Nitekim umu-miyetle, yeterli akl olgunlua sahip in-sanlar bir tablonun gzellii hakknda farkl hkmler verebildikleri halde, mesel yalan veya zulmn ktl ko-nusunda ayn kanaati paylarlar. Ahl-k deerler konusundaki farkl kanaat-ler bu deerlerin izfliinden deil, bil-

    gi eksiklii gibi baka tli sebeplerden ileri gelir {el-Mun, VI/ 1, s. 20-22).

    Mu'tezile'ye gre vazifenin zorunlulu-u ilkesi, iyi ve ktnn, dolaysyla va-zifenin bilinmesi yannda vazifeyi ifa edecek bir kudrete sahip olmay da ge-rekli klar. Bu noktada Mu'tezile'nin nemle zerinde durduu istitat ve teklf-i ml yutk (insann, gcnn yet-medii ile ykml klnmas) problem-leri ortaya kmaktadr. Onlarn ittifak-la benimsedikleri gre gre, "bir fiili yapma ya da terketme gc" anlamna gelen istitat, insanda fiile teebbs etmeden nce bulunur. Bu gce sahip olmayan insann ykml tutulmas bir zulmdr, dolaysyla ktlktr. Mu'te-zile, bunun aksini savunan Cebriyye ve E'ariyye'yi inatlk ve zorunlu bilgile-ri kr krne reddetmekle sulam-tr. Nitekim Nazzm'n, "Teklf-i ml yutkn imknsz olduunun delili ne-dir?" diye soran Cebriyye'ye mensup bi-rinin karsnda tartmay gereksiz gr-d ve, "Sz bu noktaya kadar gelince artk bize bamz emek der" dedii rivayet edilir (Kd Abdlcebbr, er-hu'l-CIli'l-hamse, s. 400).

    nsann ykmllnn kabul ve izah edilmesini Allah'n dil olduu esa-sna balayan Mu'tezile, bylece insann hayr ve erden birini hr iradesiyle seme ve yapma yeteneinde olduunu savunurken iki trl erri birbirinden ayrmay ihmal etmemitir. Biri "fsk" yahut "fesat" mnasnda olan ve daha ok kabih terimiyle ifade edilen ahlk er, dieri hastalk, sakatlk ve ktlk gi-bi zarar ve musibetlerden kaynaklanan tabii ya da metafizik erdir. rade hr-riyeti sadece ahlk er iin sz konusu-dur. Tabii erde ise insann irade ve g-cnn etkisi dnlemez; bunlar sa-dece Allah'n takdirine baldr. Bylece Mu'tezile, ok daha sonra Kant'n yap-t gibi, ahlk dnyas ile tabiat dn-yasn, ya da hrriyetler alan ile zaru-retler alann birbirinden ayrmtr. Ml-hid filozof bn'r-RvendFnin, "Kullar-nn saln bozan ve onlar sakat b-rakan bir tanr bu yaptklarnda hakm olamaz" (Hayyt, s. 12) eklindeki tenki-di Mu'tezile kelmclar tarafndan id-detli bir tepkiyle karlanmtr. Onlara gre tabii errin Allah'a nisbet edilme-si, O'nun adalet ve hikmetini ihll et-mez. nk Allah, kullarn kendi fayda-lar ve iyilikleri (salh) iin mkellef kl-d gibi ayn maksatla onlara musibet-ler de verebilir. Bu musibetler ya bir su-

    Trkiye Diyanet Vakf slm Ansiklopedisi : Ahlk-Amar, Michele. --Ankara : Trkiye Diyanet Vakf, 1989. 2. c. (16, 563 s.) : fot., hrt. ekil, plan ; 29 cm.

  • AHLK

    un karldr (istihkak) veya farkna varabildiimiz ya da varamadmz bir hayr tamaktadr. Bunlar, bizi bu dn-yada baka ktlklerden korumak ya-hut da lmden sonra Allah tarafndan karl verilmek (ivaz) gibi yollardan biriyle bizim faydamza olacaktr.

    2. Eb'l-Hasan el-E'ar, Basra mesci-dindeki nl konumasnda, Mu'tezile'ye ters dmesine ve onlardan ayrlmas-na yol aan gr ayrln Kur'an'n ya-ratlm olmas (halku'l-Kur'n*), Al-lah'n gzle grlmesi (r'yetullah*) ve kullarn fiilleri konular zerinde topla-mt. Ahlk davranlar da iine alan son konuyla ilgili olarak E'arler'in Mu'-tezile'den ayrld meselelerin banda, insan iradesinin iyi ve kt fiillerdeki rol ve ahlk deerlerin izaflii gel-mektedir. E'arler selef inancn srd-rerek hayrla birlikte errin de Allah ta-rafndan yaratldn ittifakla kabul et-milerdir. mam E'arFnin ifadesiyle, "er yce Allah'tandr; fakat Allah erri kendisi iin deil, bakas iin er ola-rak yaratmtr" (el-Lma", s. 125). Bu ifadesiyle E'ar, errin Allah tarafndan yaratlmasnn bir zulm saylamayaca-n, nk fiillerin Allah'a nisbetle bir deer tamadn anlatmak istemitir. E'arler'e gre deerler fiillerin dei-mez nitelikleri deildir; iyi ve kt, gereklii Allah'n emir ve yasaklaryla belirlenen kavramlardr. u halde sade-ce insanlara nisbetle ve ancak emir ya da yasak eklindeki bir hitaptan yani vazifenin tevcih edilmesinden sonra fiil-ler deer kazanr ve mkellefiyet ta-hakkuk eder. Bklln, akln kendi ba-na bir fiilin iyi, kt, sakncal, mubah veya vcip olduu konusunda hkm verme gcnde olmadn, bu hkm-lerin akln kararyla deil, dinin (er') aklamasyla tesbit edileceini kesin bir dille ifade etmitir (et-Temhd, s. 97). Cveyn ve Gazzl gibi E'ar kelmc-lar, ahlk deerlerin mutlak olduu ve akln bu deerler hakkndaki bilgisinin zorunlu bilgiler grubuna girdii eklin-deki Mu'tezile grne kar karken kendi grlerini yle bir delille ispat-lamaya alrlar: Hibir eitim ve re-tim grmeden, hibir telkine tbi tutul-madan btnyle tabii artlar iinde byyp gelimi bir insan, 2 x 2 = 4 gi-bi matematik aksiyomlardan vb. zorun-lu bilgilerden haberdar olduu halde, yalan sylemenin kt, doru szll-n iyi olduu eklinde ahlk bir bilgi-ye sahip olmaz. nk ahlk bilgiler

    doruluunu yaygnlndan alan bilgi-lerdir (mehrt) (Cveyn, el-'Akidetun-liizmiyye, s. 26-27; Gazzl, el-Mstaf, 1, 48-49).

    E'arler, ahlk g diyebileceimiz is-titat konusunda da Mu'tezile'den fark-l dnmektedirler. Buna gre istit-at, Mu'tezil kelmclarn zannettii gibi insanda srekli var olan bir nitelik de-ildir. nsan bazan gl, bazan gsz olur; dolaysyla istitat, Allah'n insan-da fiili ilemekte olduu anda ve ancak o fiili yapmaya elverili olarak yaratt, bu sebeple zt deerde iki fiilden birini serbeste kullanmaya elverili olmayan bir kudrettir. Byle olunca da insan an-cak gcn kullanabilecei fiili seip yapabilir. Bklln et-Temhd'de, sta-d E'arfnin irade ve kesb konularnda-ki grn teyit iin birok yet sra-ladktan ve -det olduu zere- Mu'te-zile'nin mukabil delillerini te'vil ettikten sonra (s. 304-308, 309-321) geleneksel E'arlik grn u ekilde zetler: Kulun fiillerini Allah yaratmakla birlik-te bunlarn bir ksmnda kulun da kesbi vardr. Bylece bir fiil biri yaratc, die-ri hdis olmak zere iki kudretle ba-lantldr.

    nsana, fiillerini gerekletirmek hu-susunda bir lde hr bir irade ve kud-ret tannmasnn, Allah'n irade ve g-cnn mutlakl inancna glge d-receinden kayglanan E'ar kelmc-lar, insann ykml ve sorumlu tutul-masnn ahlk ve mantk gerekesini gstermek iin mam E'arfnin de sz-n ettii kesb* dncesini gelitirme-ye almlarsa da bunda yeterince ba-arl olduklar sylenemez. nk bu terim, daha nce Drr ve Muammer gi-bi Mu'tezil kelmclar tarafndan yarat-maya kart olarak, insann irad faali-yeti anlamnda kullanlmken (E'a-r, Maklt, s. 136, 406, 417, 542), E'ar-ler terimde, neredeyse cebre varan bir muhteva deiiklii yaptlar. phesiz ki E'arler, pratikte en az Mu'tezile ka-dar ahlk hayatn deerini takdir et-tiler. Hatta -sonraki E'arler tarafn-dan terkedilmi grnmesine ramen-mam E'ar, "imann sz ve amel oldu-unu, artp eksilebileceini" benimse-yen selefin bu grne katld (Mak-lt, s. 293) ve bylece ameli (ibadet ve ah-lk) imandan cz sayd ki bu tutumun -M. VVatt'n deyimiyle- ahlk gevekli-e doru alan yolu tkama maksad tad aktr. Fakat E'arler'in anla-

    d mnadaki bir ilh kudret ve ira-de karsnda insann byle bir ahlk hayat nasl gerekletirecei sorusu-na tatminkr bir cevap bulmak nazar olarak imknsz gibidir. Ancak btn E'ar kelmclar bu meseleye ikinci de-recede nem vermilerdir. Zira onlar iin ahlkn tutarl bir felsef temele oturtulmas kaygsndan daha nemlisi, Allah'n kudret ve iradesinin mutlakl inancnn her trl kukudan uzak tu-tulmasdr. Bu yzden onlar, daha akl-c dnen Mu'tezile ve Mtrdler'in adalet ilkesiyle badamad gereke-siyle kabul etmedikleri teklf-i ml yu-tk, nazar olarak mmkn grmler-dir. nk Allah'n kudreti iin imkn-szlk dnlemez (Cveyn, el-rd, s. 203-205). u da var ki Cveyn, Gazzl gibi daha ok felsef dnceyle tan-m mteahhir E'ar kelmclar kesb fikrinin getirdii ahlk zmden tat-min olmu grnmyorlar. Nitekim C-veyn, fiilin ilenmesinde hibir etkisi olmayan kudret gibi, snrl etkisi olan kudreti yani kesbi de acz saymakta (eh-ristn, el-Milel, I, 98), ayn mellif el-A-kldetun-Nizmiyye'sinde, insann ken-di fiillerinde kendi gcnn etkisi olma-d eklindeki bir dncenin vazife fik-rine aykr olduunu ve peygamberle-rin teblilerinin yalanlanmas sonucunu douracan aka belirtmektedir (s. 43-46, 49-50). Hatta o, "insan iin kudret ve istitat tannmamasnn akl ve tec-rbeye aykr olduu" eklindeki dn-cesi yznden filozoflar takip etmek-le sulanmtr (ehristn, el-Milel, I, 98-99). Gazzl ise problemin akl zm-nn imknsz olduu kanaatine vararak tasavvuftaki kef ve ilhama snmak zorunda kalmtr {Ihy', IV, 6-7).

    3. Mtrdiyye mezhebi, genel olarak Ehl-i snnet'in ikinci kolunu tekil et-mek ve temel itikad konularda E'ariy-ye ile birlemekle birlikte, kelm ilmi-nin dier konularnda olduu gibi ah-lk ilgilendiren kullarn fiilleri konusun-da da ayrntlarla ilgili baz noktalarda E'ariyye'den ayrlmakta, onlarn dt- ahlk glkleri byk lde hal-letmi grnmektedir.

    mam Mtrd, kullarn fiilleri konu-sunu ilerken hem E'ariyye'nin birinci derecede nem verdii Allah'n irade ve kudretinin mutlakl hem de Mu'tezi-le'nin arlk verdii Allah'n mutlak ve mtel ahlk kemalini ayn derecede

    5

    Trkiye Diyanet Vakf slm Ansiklopedisi : Ahlk-Amar, Michele. --Ankara : Trkiye Diyanet Vakf, 1989. 2. c. (16, 563 s.) : fot., hrt. ekil, plan ; 29 cm.

  • AHLK

    nazar itibara ald. Nitekim o, insann btn fiillerinin yaratcsnn Allah oldu-unu kabul ederken bu yaratmann hik-metin dna kmadn belirtmektedir (Kitb't-Tevhd, s. 216). Bununla birlikte Allah'n fiillerinin hikmete uygun olma-s, Mu'tezile'nin savunduunun aksine, Allah iin bir mecburiyet deildir. Nasl ki tecrb lemde hikmetli i yapan in-sanlar bunun zddna kadirseier, ayn ekilde Allah da hikmetin zddna ka-dirdir; fakat O, hikmetten sapmann se-bepleri olan "bilgisizlik" ve "ihtiya"tan mnezzeh olduu iin hikmetin dna kmaz (a.g.e., s. 216). Bunun sonucu olarak, Allah'n iradesinin insanlarn iyi ve kt btn fiillerine taalluk etmesi hikmete aykr, dolaysyla adaletsizlik saylmaz. Zira her ne kadar ontik ola-rak fiiller Allah'n kudret ve iradesiyle var olmaktaysa da bu fiillerin iyilik ve ktlk vasflarndan birini kazanmas, insan sorumlu duruma sokmas ve meyyideyi gerektirmesi, insann bu fii-le olan ahlk yaklamyla ilgilidir. Buna gre, E'ariyye'nin iddiasnn aksine, fi-illerin itaat, isyan, iyilik ve ktlk gibi ahlk nitelikler tamalar ve emredilen veya yasaklanan, mkfatlandrlan ve-ya cezalandrlan olgular olmalar y-nnden tamamyla insana nisbet edil-mesi gerekir. nk "Allah'n fiilleri ha-yr ve er diye nitelendirilemez" (Kit-b't-Teuhd, s. 170). u halde fiiller, ta-dklar ahlk nitelikler bakmndan "Allah'n kazs olamaz" (a.g.e., s. 308). mam Mtrd'ye gre, "yaratlm kud-ret, zorunluluun deil, hrriyetin se-bebidir" (a.g.e., s. 239). Bu kudretle in-san, yine E'ariyye'nin grnn aksi-ne, zt ahlk deerlere sahip fiillerden birini veya tekini seme ve yapma hrriyetine sahiptir. Ayrca o, psikolojik olarak bu hrriyetinin farkndadr. Do-laysyla kaz ve kader inanc, insann ktlkleri iin mazeret tekil etmez (a.g.e s. 226, 239, 309-312). Bu suretle E'arler'in kesb terimine ykledikleri mna ile Mtrdler'inki arasnda briz bir fark bulunmaktadr. E'arler'in an-lad mnadaki kesb, neredeyse irade ve ihtiyar muhtevasndan yoksundur ve bu anlay, Fahreddin er-Rz'yi aka, "nsan, hrriyet sahibi grnmnde hrriyetten mahrum bir varlktr" de-mek zorunda brakmtr (erhu esm'-illhi'l-hsn, s. 250). Byle bir anlay bir ahlk ilminin kurulmasn gleti-rir. Buna karlk, kesbi hrriyet (ihti-yar) ve yapma (fiil) ile ayn yahut yakn

    6

    anlamda kullanan Mtrdler, insann fiile olan ahlk yaklamn belirleyen ihtiyar, kast ve azim gibi psikolojik milleri de dikkate alarak kesbe getir-dikleri yorumla insana ahlk ahsiyeti-ni tanmak asndan daha tutarl bir yol takip etmilerdir.

    Mtrdler, ayn ahlk dnceyle, ykmlln meruiyet kazanabilme-si iin iyi ve ktnn, dolaysyla vazife-nin bilinmesi ve vazifeyi yerine getirme-ye elverili bir gce sahip olunmas ge-rektii konusunda Mu'tezile'ye katl-mlardr. Mtrd, insan aklnn ahlk deerleri kavrayacak gte yaratldn aka belirtmitir (Kitab't-Teuhd, s. 221-222). Gsz insann ykml tu-tulmasn (teklf-i ml yutak) aklen sa-ma (fsid) bulan Mtrd, din ve ahlk fiillerin uhrev meyyideleri konusunda Mu'tezile ile E'ariyye arasnda orta bir yol takip etmitir. O, kfr ve irk d-ndaki byk ve kk gnahlarn ce-zalarnn devaml olmayaca ve Allah'n dilerse bunlar balamasnn hikme-te aykr dmedii grnde E'ariy-ye'ye katlm, cezann lsnn ihti-yar deil, ktle denk olmasnn hik-metinin gerei olduunu belirtirken de (bk. a.g.e., s. 360) Mu'tezile'nin adalet ve hikmet anlayn benimsemitir.

    Btn bunlardan sonra Fazlurrah-man'n, slm dnce tarihinde kel-m tartmalarn mslmanlarn ahlk telakkileri zerinde etkili olmad ek-lindeki kanaatine katlmak mmkn de-ildir (bk. Elr., I, 720). Aksine Ehl-i sn-net kelmclarnn yukarda belirtilen grleri mslmanlarn byk oun-luunca kabul edilmi, bunun bir sonu-cu olarak kader Ehl-i snnet iman ilke-leri arasnda yer alm, iyilik ve ktl-n Allah'n dilemesine bal bulundu-u, itikad ve ibadet gibi ahlk ykm-llklerin kaynann da din olduu d-ncesi mslmanlar arasnda hkim telakki haline gelmitir. Bununla birlik-te hicri II. yzyldan itibaren gelimeye balayan ve giderek glenen tasavvuf ahlkn kitleler zerinde byk etkiler brakt muhakkaktr. Bu da, her ey-den nce, kelmn teorik ahlk prob-lemleri zerinde durmasna karlk ta-savvufun pratie arlk vermesinden ileri gelmitir.

    T A S A V V U F . slm'n ilk dnemle-rinde tasavvuf terimi bulunmamakla birlikte bizzat Hz. Peygamber ll bir zhd hayat' yaam, evresindekileri

    de bu hayata zendirmitir. Eb Hrey-re Hz. Peygamber'in arpa ekmeiyle karnn doyurmadan bu dnyadan g-tn syler (Buhr, "Et ' me", 23; Ms-lim, "Zhd", 22; Msned, V, 253, 260, 267). Esasen dnyann geicilii, asl ve ebed hayatn lm sonrasnda balaya-ca eklindeki slm inancn mantk sonucu olarak bu hayatn fni hazlar-nn ihtiyatan fazlasna nem vermek anlamszd. Kur'n- Kerm slm mca-hidlerine fetihler sayesinde pek ok ga-nimet elde edeceklerini bildirmekteyse de (el-Feth 48/19-20) , Allah nezdinde (hirette) daha ok ganimet bulundu-unu hatrlatmaktadr (en-Nis 4/94) . Kur'an'm ve Hz. Peygamber'in, inanan ve hayrl iler (a'ml-i sliha) yapanlarn hirette nil olacaklar mutluluk, kt-lk ileyenlerin urayacaklar bedbaht-lk hakkndaki aklamalar, mslman-larda duyarl bir din ve ahlk uurun gelimesine yol at. Bununla birlikte Reslullah'n irtihalinden sonra sahbe ve Emevler dnemlerinde ba gsteren i savalar, siyas gruplar arasndaki ekimeler, baz yneticilerin haksz ta-sarruflar, Asr- sadet'teki takv, zhd, tevekkl, kanaatkrlk, fedakrlk gibi ahlk erdemlere dayal hayat anlay-nn yerini servet, debdebe ve gsteri tutkularnn almas gibi olumsuz geli-meler, bata Eb Zer el-Gfr, Eb Ms el-E'ar, Abdullah b. Mes'd, Sel-mn- Fris, Huzeyfe b. Yemn ve Eb'd-Derd gibi sahbler olmak ze-re, zhidne bir ahlka eilimli olanlar arasnda ciddi honutsuzluklara yol at. bn Haldn zhde ynelmek, halk-tan uzak durmak ve ibadete arlk vermekle tannan bu insanlarn II. yzyl-dan itibaren sfiyye ve mutasavvife di-ye anlmaya baladn sylyorsa da (Mukaddime, III, 1097-1098), 11. yzyl sonlarndan nce bu tabirlerin henz kullanlmad bilinmektedir. Zhd keli-mesi ise "dnyadan yz evirme" anla-mnda ve belli bir kesimin hayat sl-bunu ifade etmek zere ilk defa Ha-san- Basr tarafndan kullanld (Ali Sm en-Ner, 111, 62). Bu sebeple ge-nellikle Hasan- Basr tasavvufun kuru-cusu saylr. Nitekim mevcut ynetim-den, ahlk ve itima durumdan mem-nun olmayan bu zhidler onun evre-sinde toplanmlar; bunlara "zhd ve takvlanndan dolay halktan ayrlanlar, makam ve servet gibi dnyev ikballer karsnda zhd seenler" anlamnda mu'tezile denilmitir (Kelm mezhep

    Trkiye Diyanet Vakf slm Ansiklopedisi : Ahlk-Amar, Michele. --Ankara : Trkiye Diyanet Vakf, 1989. 2. c. (16, 563 s.) : fot., hrt. ekil, plan ; 29 cm.

  • AHLK

    olarak ortaya kan Mu'tezile ile kartrl-mamaldr). Bunlar zhhd, ubbd, bek-kn gibi deiik zmreler oluturdular. Tasavvuf terimiyse muhtemelen 11. yz-yl sonlarnda veya III. yzyl banda or-taya kt (Ali Smen-Ner, III, 30).

    Bundan sonraki gelimeler genellikle iki koldan olmutur. Bir kol din ve ah-lk hkmleri tam bir ballkla benim-serken baka bir kol, btn ahlk ku-rallarn amadka, baka bir deyile iyi ve kt ikiliini ortadan kaldrmadka tam tevhide ulalamayacan ve ger-ek sf olunamayacan ileri srm-tr. Genellikle "Snn tasavvuf" diye ad-landrlan ilk anlayta olanlar Hz. Pey-gamber'i en yksek ahlk rnei sayar ve onun ahlkn en titiz bir ekilde uy-gulayanlarn sffler olduunu belirtir-ler (Shreverd, s. 130, 149, 151). Ayrca Snn tasavvuf kaynaklarnda, bata Hu-lef-yi Ridn olmak zere, ou ehl-i Su f f e 'den olan birok sahb zhd ve tasavvuf yolunun ncleri olarak gste-rilir. Abdullah b. Mbrek'in Kitb'z-Zhd', Muhsib'nin er-Ri'ye li-hu-kkllh', Kelbz'nin et-Ta'arruf li-mezhebi ehli't-taavvufu, Eb Tlib el-Mekk'nin Kt'l-kulb'u, Serrc'n e]-Lmac, Kueyr'nin er-Risle'si, Hc-vrnin Kef'l-mahcb'u, Gazzl'nin hy'i, Shreverd'nin cAvrif'l-mac-rif'i gibi byk lde Ehl-i snnet iz-gisini takip eden eserlerde bir yandan "kalbin amelleri" (a'mlu 1-kalb) deni-len takv, vera', niyet, ihls gibi din-ahlk erdemlerin nemi zerinde srar-la durulmu, bu erdemleri ihmal ettik-leri gerekesiyle fukaha ve kelmclar gibi "zahir limleri" iddetle eletirilmi, dier yandan tasavvuf, dervilik, me-lmet gibi kisveler altnda din ve ah-lk kanunlaryla bunlarn uygulamalar-n (a'ml-i cevrih) hafife alan szde so-filere de (mstasvife) ar tenkitler y-neltilmitir.

    Hemen btn Snn mutasavvflar, tasavvuf hayatta ibadet ve zikir gibi taabbd faaliyetler kadar ahlk faali-yet ve faziletlerin de nemli olduunu belirtmilerdir. Birok mutasavvf, daha tasavvuf teriminin tarifinde onun ah-lkla ilikisini gstermilerdir. Nitekim Eb'l-Hasan en-Nr'ye gre, "tasavvuf ne birtakm merasimler ne de bir bilgi yndr; aksine tasavvuf yalnzca ah-lktr". Ayn sf tasavvufun hrriyet, ftvvet*, dnya gailelerinden syrl-mak ve cmertlik erdemlerinden ibaret olduunu belirtmitir. Tasavvufu ksaca

    "hsn'l-hulk" veya "el-ahlku'r-rady-ye" eklinde tarif edenler de olmutur (Hcvr, I, 237-239; Herev, s. 23). Ha-san- Basr, takv ehlinin doru sz-llk, ahde ballk, sla-i rahim, yoksul-lara merhamet, gurur ve kibirden arn-mlk, insanlarla iyi geinme, gzel huy gibi ahlk faziletlerle tannabileceini belirtmitir (Eb Nuaym, II, 143). Sn-n tasavvuf literatrnn en gelimi rneklerinden olan Shreverd'nin cAvd-rif'l-ma'rif'inde de (s. 151) sflerin balca ahlk erdemleri tamamen gele-neksel slm ahlk lleri iinde sra-lanmtr.

    Btn byk sffler tasavvufun bir hal ve bir yaama tarz olduunu belir-tirler. Buna gre tasavvuf byk l-de sfnin mistik tecrbelerinden iba-rettir; dolaysyla hem dnce hem de davran olarak sbjektif bir alandr. Bu durumun ahlk bakmndan nemi, by-le bir alanda mutlak ve genel geerlili-i olan bir ahlk ilmi kurmann gl-dr. Bu gln bir sonucu olarak, Snn ilkelere son derece bal ilk d-nem zhd ahlkndan balamak zere, btnyle ahlkn inkrna ve yaygn ah-lk kurallaryla alay etmeye kadar va-ran deiik tasavvuf akmlar domu-tur. Hatta mutedil bir mutasavvfn ah-lk anlaynda bile baz tutarszlklar grlr. Bu durum, tasavvuf ahlkyla ilgili balca kavramlarn izahndan da kolaylkla anlalabilir. yle ki, btn mutasavvflar balangta Kur'an ve Snnet'ten kaynaklanan bir yaklamla zhd, takv, fakr, tevekkl, rz gibi il-keleri (makamlar) benimseyerek dnye-v nimet ve imknlar karsnda ihtiyatl bir tavr taknmlardr. Ancak Kur'an ve Snnet, dnyev imknlara esir ol-mak yerine bunlar belirlenmi prensip-ler erevesinde Allah rzs ve insanla-rn mutluluu iin kullanmay ngrr-ken, bu msbet yaklam tasavvuf ah-lknda giderek, dnyaya balln ru-hun alalmasna yol at, u halde ebed kurtulu iin bu balar kopar-mak, ksaca "lmeden nce lmek" ge-rektii eklinde olumsuz bir anlaya dntrld. Hz. Peygamber'in konuy-la ilgili ak tavrna ve uyarlarna ra-men (Buhr, "Zekt", 30, "avm", 54, 55, "Edeb", 33; Mslim, "Zekt", 54, "ym", 182, 192; Tirmiz, "Kymet", 60), tevek-kldeki "tevessl" ve "tesebbb" unsur-lar kaldrlarak tevekkl "terk'ten iba-ret sayld. Bu anlaya gre sf "n deerlendiren (ibn'l-vakt) kiidir; yarn

    kaygs tayann kalbinde hikmet bu-lunmaz" (Muhibb, 111, 148). Hcvr dn-ya klfetlerine katlanmay (tekellf) ve sebeplere bavurmay ahlka aykr g-rr (Kef'l-mahcb, 1, 237). Abdikdir-i Geyln de Allah'n kendisi iin yoksul-luu uygun grd kiinin zengin ol-mak istemesini, Allah'n tercihinden ho-lanmamak eklinde yorumlamaktadr (el-Fethu'r-rabbn, s. 193). Bu ekildeki bir tevekkl anlaynn sonucu olarak Hcvr yle der; "Ksmetini zorlama; nk ezel taksim zorlamakla dei-mez" (Kef'l-mahcb, 1, 363). Gazzl'ye gre fakrn en yksek derecesi, kiinin dnya malndan nefret ettii, errinden ve meguliyetinden kaygland iin mal sahibi olmaktan kanmasdr. Gaz-zl bu anlayta olan kiiyi zhid say-maktadr (hy\ IV, 190). Ancak ayn mellif tevekkl, tedbir ve almay brakarak "atlm bir hrka veya hasr zerinde bir et yn" gibi kalmak ek-linde anlayanlar da cahillikle sulamak-tadr (a.g.e., IV, 248). Ayrca hibir byk mutasavvf dilenmeyi veya malndan dolay zengine eilmeyi ho karlama-mtr (Goldziher, s. 139).

    Baz mutasavvflar, tevekkl anlay-larnn bir sonucu olarak, tedaviyi te-vekkle aykr grm ve hastalklara gnll katlanmay bir fazilet saym-lardr. Nitekim rivayet edildiine gre Ahmed b. Hanbel, tevekkle inananla-rn urup vb. illar imek yerine teda-viyi terketmelerinin daha doru oldu-unu belirtmi, Sehl et-Tster de bir kimsenin tedaviyi brakmasnn, ibade-tini daha iyi yapabilmek niyetiyle dahi olsa, tedavi olmasndan daha uygun deceini sylemitir. Ancak bu riva-yetleri aktaran Eb Tlib el-Mekk ve Gazzl, byle bir tavrn yanllna dik-kat ekmeyi de ihmal etmemilerdir (Kt'l-kulb, II, 22-23; ihya , IV, 286-287). Bu sebeple, Goldziher'in yapt gibi (bk. Le Dogme et la Loi de l'lslam, s. 125), tedavi karsndaki bu olumsuz tavr btn sffler iin genelletirmek yanltr.

    Btn tasavvuf eilimler, bu hayatn dnda grdkleri mslmanlar zhir* ehli, rsm* ehli veya avm* saym-lar, farkl llerde de olsa, kendilerine (havas*) yabanc ve ktlk evresi ka-bul ettikleri kitlelerden ya tamamen veya belli bir sre, ya da hi olmazsa kalben uzak kalmay (uzlet, inziva) ter-cih etmilerdir. Nitekim Serrc, nefisle-rini terbiye etmek ve yksek mertebe

    7

    Trkiye Diyanet Vakf slm Ansiklopedisi : Ahlk-Amar, Michele. --Ankara : Trkiye Diyanet Vakf, 1989. 2. c. (16, 563 s.) : fot., hrt. ekil, plan ; 29 cm.

  • AHLK

    ler kazanmak gayesiyle dalara, maa-ralara, krlara veya llere ekilenler ol-duunu kaydetmi ve bunlar eletir-mitir (el-Lma\ s. 527-529). Birok ta-savvuf kaynakta, "Kii kpeklerin inle-rinde yaamadka sddklar mertebesi-ne ulaamaz" dedii rivayet edilen (Eb Nuaym, II, 359) Mlik b. Dinr'n toplum-dan uzaklaarak kpeklerle har neir olmasndan hayranlkla sz edilir. Hc-vr bile, "Tasavvuf halktan uzak olmak-tr" der (Kef'l-mahcb, I, 233). zellikle servet ve mevki sahiplerinden uzak durmak, tasavvuf ahlknn bata gelen kurallarndandr. Fudayl b. yz, devlet adamlaryla yaknlk kurmaktan ka-nan kiinin gecesini namazla, gndz-n orula geiren, hac ve umre yapan, Allah yolunda savaan, bunun yannda devlet ricliyle de konuan kiiden da-ha erdemli olduunu sylemitir (Eb Nuaym, VIII, 98). akk-i Belh ise zen-ginden bir eyler beklemeyi "Allah'tan baka tanrlar edinmek"ten farksz grmtr (Slem, s. 65). Ayn ekilde, evlenme konusunda da tasavvuf anla-ylar, deiik llerde de olsa, Pey-gamber'in snnetinden farkllklar gs-termektedir. Hz. Peygamber ilke olarak ruhbanlk hayatn reddetii (Drim, "Nikh", 3; Msned, VI, 226), evlenmenin nemini aklad ve tevik ettii halde (Buhr, "Nikh", 1; Tirmiz, "Nikh", 1; bn Mce, "Nikh", 1; Msned, V, 163, 421), Eb Sleyman ed-Drn, Bir el-Hf, Mlik b. Dinr gibi baz sffler zhd hayat, ahlk ve dinin selmeti iin bekr yaamay gerekli grmler-dir. Bunlardan sonuncusu kendisine, "Evlenmeyecek misin?" diye soranlara, "Elimden gelse nefsimi de boayaca-m" cevabn vermitir (Eb Nuaym, II, 365). Hcvr gibi mutedil bir mutasav-vf bile tasavvuf yolunun esasnn bekr yaamak olduunu syler (Kef'imah-cb, II, 611). Bununla birlikte gerek bu mellif gerekse baka birok Snn mutasavvf, evlenmenin Peygamber tavsiyesi olduuunu gz nne alarak insann kendi din ve ahlk hayat asndan evliliin muhtemel fayda ve zararlarna gre karar vermesinin uy-gun olacan belirtmilerdir. Ayrca ta-savvufun tamamen inziva hayat oldu-unu dnmek yanl olur. Nitekim birok tasavvuf kaynakta toplum iin-de yaayarak insanlarn slah iin aba gstermenin nemi zerinde durulmu, "db's-suhbe", "db'l-uhuvve" gibi balklar altnda sosyal hayatn gerek-

    tirdii ahlk ve muaeret kurallar, haklar ve sorumluluklar ilenmitir.

    HcvrFnin de kaydettii gibi (Kef'l-mahcb, II, 427), tasavvufun ileri gelen-lerine gre hem dinin hem de akln reddettii btn kt huylarn ve irkin davranlarn kayna nefistir. Tasavvuf ahlknda ounlukla insann mnev benliinin yksek tarafn temsil eden ruh melee, nefis ise eytana benzeti-lir. Bu yzden ahlk fenalklar ancak riyzet ve mchedeye koyularak nef-sin kt eilimlerini krmak ve onu k-t huylardan arndrmak suretiyle nle-nebilir. Gazzl, "nsan ihtiraslaryla sa-var, nefsini bunlarn basksndan ko-rur ve bu suretle meleklerin ahlkna benzer huylar kazanrsa kalbi melekle-rin evi haline gelir" demektedir (hy\ 111, 27). Hcvr de nefsin isteklerine kar- koymay btn ibadetlerin ba ve ah-lk abalarn en deerlisi saymtr (Ke-f'l-mahcb, II, 427).

    Tasavvuf ahlknda nefse kar veril-mesi ngrlen bu sava, bir nevi ira-deyi hr klma, insann ahlk mkem-mellie ulamasn ve Allah'a yaknla-masn nleyen beden ve dnyev tut-kularn bamllndan kurtulma m-cadelesidir. Bu adan tasavvuf ahl-knda hrriyetin byk bir deeri var-dr. Mutasavvflar, insann uurunu me-gul eden Allah'tan baka her eyin hr-riyeti kstlad ilkesinden hareketle cennet nimetlerini arzulamay bile ger-ek hrriyete aykr grmlerdir (Ku-eyr Risalesi, s. 365). Kueyr'ye gre hrriyet, kulun zerinde Allah'tan ba-ka hibir eyin etkili olmamasdr. Ger-ek hrriyet tam kulluktadr (a.g.e s. 364-365). brhim b. Edhem ise hrriye-ti, lmeden nce dnyadan kmak ek-linde aklamtr (a.g.e., s. 366). Tasav-vuf kaynaklar, byk sflerin byle bir hrriyete kavumak iin verdikleri m-cadeleleri anlatan htra ve menkbe-lerle doludur. Esasen tasavvuftaki "fakr makam" hrriyeti de kapsar. nk fakr, insann hibir eye sahip olmama-sndan te, hibir eyin insana sahip olamamas demektir (Slem, s. 215). Buna gre hrriyet, felsefe ve kelmda ele alnd ekliyle ahlkn hareket noktas deil gayesidir. Bu sebeple hrriyet ulalmas zor bir makamdr. Tasavvuf slkn balangcnda irade varsa da hrriyet yoktur. Mrid, mri-din delletiyle seyr slk srasnda verdii iddetli bir mcadele sayesinde

    dnya ve nefis balarndan kurtularak hrriyetini kazanr. Felsefe teorik, ta-savvuf pratiktir; bu yzden filozof akl ile, sf irade ile yol alr ve sonunda hem mrifete hem de hrriyete ular. u var ki, tasavvuf anlaya gre insa-nn iradesi daima Allah'n iradesine ba-mldr. Hatta bu adan sfnin kendi iradesinden sz etmesi bile tasavvuf edeple badamaz. Hcvr, "Tevhid ehli szyle cebr, ameliyle kader (hrri-yeti) olandr" derken bu ikilemi anlat-mak istemitir (Kef'l-mahcb, I, 211).

    Kelbz, btn mutasavvflarn insan-lara gerek anlamda fiiller isnat ettik-lerini, insanlarn, kendi kazanlar (ikti-sab) olan bu fiilleri isteme (irade) ve se-me (ihtiyar) imknna sahip olduklar, cebir veya zorlama (istikrah) altnda bu-lunmadklar grnde birletiklerini belirtmise de (et-Tacarruf, s. 64) bu aklamay ihtiyatla karlamak gerekir. Zira bu melliften nce ve sonra birok mutasavvfn teorik olarak kesin bir ce-bir anlayn savunduu bilinmektedir. Gerekte bu anlay tasavvuftaki tevhid ve tevekkl ilkelerinin yorumundan kay-naklanmaktadr. Kueyr'nin naklettii-ne gre, Cneyd-i Badd tevhidi "b-tn yaratlmlarn her trl davranla-rnn Allah'tan olduunu bilmek" eklin-de tarif etmitir (Kueyr Risalesi, s. 102). Znnn el-Msr'ye gre tevhid ve tevekkl, ncelikle Allah'tan baka tan-rlar edinmeyi, ikinci olarak da O'ndan baka sebepler gstermeyi imknsz k-lar (Gazzl, lhy\ IV, 264). Esasen ilk anlamdaki tevhid, Herev'nin deyimiyle "avamn tevhidi", ikincisi ise "havassn tevhidi"dir (Menzilus-s' irn, s. 51). Mutasavvflar, insann fiillerini kendisi-nin yaratt eklindeki gr dinle-meye bile tahamml edemezler. Nite-kim Kueyr'nin bildirdiine gre (Ku-eyr Rislesi, s. 121) Haris el-Muhsib, babas Kaderiyye'den olduu iin ondan kalan miras kabul etmemitir. Cebir anlaynn ahlk sorumsuzlua yol aacandan kayglanan, hatta bu ei-limde olanlar bulunduunu bildiren Snn mutasavvflar, E'ariyye'nin lml cebir (cebr-i mutavasst) anlayn kar yol olarak grmlerdir. Nitekim Gaz-zl, hy* culmi'd-dn"m "Tevbe", "Tevhid ve Tevekkl" blmlerinde bu kavramlarn tasavvuf aklamalarn ya-parken mutlak bir cebre dmemek iin hayli zorlanmtr. Nihayet Cebriyye, Mu'tezile ve E'ariyye'nin hrriyet ko-nusundaki grlerini, krlerin el yor-

    Trkiye Diyanet Vakf slm Ansiklopedisi : Ahlk-Amar, Michele. --Ankara : Trkiye Diyanet Vakf, 1989. 2. c. (16, 563 s.) : fot., hrt. ekil, plan ; 29 cm.

  • AHLK

    damyla tanmaya altklar fili tarif etmelerine benzeten Gazzl, irade ve hrriyet (ihtiyar) konusunun "kader sr-n"na girdiini ve ancak mkefe ilmi-ne sahip olanlarn bu problemi aabile-ceklerini belirterek bir bakma agnosti-sizme varmtr (hya', IV, 5-7, 247-248, 254-259).

    Gerek tasavvufta hkim olan cebir an-lay, gerekse eriat ve zhirin yannda varl benimsenen hakikat ve btn an-lay, hibir zaman gerek sfleri ah-lk ve din geveklie srklememi, aksine bunlar dinin farz kldklar ya-nnda gnll ibadet ve iyilik yapmaya da byk nem vermilerdir. Hcvr'nin de belirttii gibi, bu zmreye gre bir kimsenin maln sayp dkerek 200 dir-heme S dirhem hesabyla zekt verme-si cmertlik deildir; asl cmert, elin-de ne varsa Allah yolunda harcad iin zekt vermesine gerek kalmayan sf-dir (Kef'l-mahcb, II, 537). Hakikat ve btn, gerek sf iin ibadet ve baka iyiliklerde gzetilmesi gereken ahlk zdr. Bu sebeple balca tasavvuf kay-naklarda ibadetlerin zhir veya fkh art ve rknleri yannda niyet, ihls, hu, takv gibi "a'ml'l-kalb"e ve iba-detlerin ahlk zerinde gstermesi bek-lenen msbet tesirlere de geni yer ve-rilmitir.

    Bununla birlikte Hallc'n vahdet-i v-cd'u, Byezd-i BistmFnin sekr'i, Eb Sad el-Harrz'n fen's , Hamdn el-Kassr'n melmet ' i , bn Hafif in gay-bet*i gibi zamanla tasavvuf felsefesin-de byk ilgi gren kavramlar, bilhas-sa bn'l- Arab'nin gelitirdii, Sadred-din Konev, Celleddn-i Rm gibi vah-det-i vcdcu sflerin devam ettirdi-i felsefelemi tasavvuf zerinde ya-plan yorumlar ve uygulamalar iinde eriat ve ahlk ilkeleriyle badatrl-mas imknsz ve bir ahlk anarisine gtrebilecek taknlklarn bulunduu da bir gerektir. bn Teymiyye, bn'l-Cevz gibi seleflerin iddetli tenkitleri-ne ramen, eski Trk ve ran inan ve gelenekleri, ayrca gult- a'nn da et-kisiyle tasavvuf adna yaplan taknlk-lar ve ahlk kaytszlklar, bn'l-Ara-b'den beri varln hissettiren, Fazlul-lah el-Hurf el-Esterbd ile yeni bir tasavvuf akm halini alan Huruflik ve bu akmn tesiriyle Rfz-Btn bir ma-hiyet kazanan Bektlik bata olmak zere Babalik, Kalenderlik, Haydarlik, Abdallk gibi cereyanlar hem edeb alan-da hem de pratik hayatta itikad bak-

    mndan hull* ve ittihad', ahlk ba-kmndan da szde melmet ve bh-lii yaattlar. Ancak bunlardan yalnz-ca Bektalik geni lde ve uzun s-re etkili olmu, dierleri ise hibir za-man Snn ilkelere bal tarikatlarn sa-hip olduu seviyede g ve tesire ula-amamlardr (ayrca bk. TARKAT, TA-SAVVUF) .

    B BL YOGRAFYA :

    Lisnul-'Arab, "hlk" md.; Tcul-'ars,

    "hlk", "hi lm" md.leri; Msned, 1, 398; IV, 227;

    V~ 163, 173, 177, 253, 260, 267, 289, 421; VI,

    226; Drim, "N ikh" , 3; "Rikk", 56; Buhr,

    "Zekt", 30, "avm", 54, 55, "N ikh" , 1,

    "Et ' ime" , 23, "Edeb", 33, "Ahkm" , 4, 43,

    " mn", 39, "By' " , 2,. "Fiten", 17; Mslim,

    "Zekt", 54, "ym", 182, 192, "Zhd", 22,

    "Msf ir n" , 139, " mre", 34, 38, "Mskt" ,

    107, 108, "B i r r " , 14, 15, 49; bn Mce, " N i -

    kh", 1; Eb Dvd, "Akz i ye " , 12; Tirmiz,

    "N ikh" , 1, "Kyamet" , 60, "Zhd", 52; Hasan

    el-Basr, Risale fi'l-kader (Mcid Fahr , el-

    Fikrl-ahlkf el- 'Arab i inde) , Beyrut 1978, I,

    20, 22, 253, 260, 267, 421; Hris el-Muhsib,

    er-Ri'ye li-hukkiMh (nr. A b d l k d i r Ah-

    m e d At), Beyrut 1405/1985, s. 78, 114-112;

    bn Kuteybe, el-Ma'rif (Ukke) , s. 441; Hay-

    yt, el-lntir (nr. H. S . Nyberg) , Kahire 1925

    Beyrut 1957, s. 12; E'ar, Maklt (Abdl-

    hamd) , s. 136, 270, 290-293, 406, 417, 542;

    a.mlf., el-bne (Fevkyye), s. 163, 166, 173-

    179, 197-198, 233; a.mlf., el-Lma', s. 107,

    125; Mtrd, Kitbut-Tevhd, s. 170, 216-

    235, 239, 276, 308-312, 360; Serrc, el-L-

    ma\ s. 527-540; Kelbz, et-Ta'arruf, s. 64;

    Kt'l-kulb, II, 22-23, 193, 195; Bklln, et-

    Temhd (Eb Rde) , s. 97, 304-308, 309-321;

    a.mlf., el-nf(nr. M. Zhid e l -Kevser ) , Kahi-

    re 1382/1963, s. 45-50; Slem, Tabakt, s.

    65, 215; Kd Abdlcebbr, el-Mun, VI/1

    (nr. A h m e d F u d e l -Ehvn v.dr.) , Kahire

    1382/1962, s. 20-22, 64-65, 177-178; VI/2

    (nr . C. . Kanvat v.dr.) , s . 132; a.mlf.,

    erhu'l-li'l-hamse, s. 396, 400-401, 627;

    a.mlf., el-Muht bi't-teklf (nr. m e r Seyyid

    A z m A h m e d F u d el -Ehvn) , Kahire, ts.

    (ed-Dr' l -Msriyye) , s. 19; Badd. el-Fark

    ( A b d l h a m d ) , s. 211; Eb Nuaym, Hilye, II,

    143, 359, 365; VIII, 98; Kueyr Risalesi ( trc.

    S l e y m a n Uluda) , stanbul 1986, s. 102, 121,

    180, 234-243, 252-257, 279-283, 364-365,

    366, 404-411, 475; HcvTr, Kef'l-mahcb

    (trc. E s a d A b d l h d Kandil), Beyrut 1980, I,

    211, 212, 233, 237-239, 253, 275-290, 317,

    334, 363, 365; 11, 427, 537, 557, 661; Cvey-

    n. el-lrad (Temm) , s. 203-205; a.mlf., el-

    'Akdetun-Nizmiyye (nr. A h m e d Hicz e s -

    Sekk) , Kahire 1398/1978, s. 26-27, 43-46,

    49-50; Herev, Menzil, s. 23, 51; Zevzen,

    erhu'l-Mu'allakt, Beyrut, ts. ( M e k t e b e t

    Dri ' l -Beyn), s. 82, 115, 178; Gazzl, hy

    III, 27, 55, 75, 135-152; IV, 5-7, 190, 206, 247-

    248, 254-259, 264, 286-287; a.mlf., el-

    Mstaf, I, 48-50; e h r i s t n , el-Milel (Kln),

    1, 98-99; a.mlf., Nihyet'l-ikdm, s. 397-398;

    Abdlkdir-i Geyln, ei-Fethu'r-rabbn, Bey-

    rut 1983, s. 193; bn'I-Cevz, Telbs ibls, s.

    151, 175, 206, 278-281, 287-288, 363-369;

    a.mlf., fat'-afue, IV, 109, 113, 159; Fah-

    reddin er-Rz, erhu esm'ilihi'l-hsn,

    Beyrut 1404/1984, s. 250; mid, ayet'l-

    meram (nr. H a s a n M a h m d Abdllat f ) , Kahi-

    re 1391/1971, s. 206-207; Shreverd, A-

    urif'l-macrif, Beyrut , ts. (Dru 1-Ma'rife), s.

    130, 149, 151; bn'l-Arab, el-Ftht, 111, 88-

    89, 93-96; IV, 58-62, 293, 296-297, 301-308;

    V, 449-452; VI, 262-264; VIII, 318-319; bn

    Teymiyye, Minhc's-snne, Kahire 1321, III,

    23-25; a.mlf., Mecm'at'r-res'il, I, 83-85,

    92-97; bn Haldn, Mukaddime (nr . A.

    A b d l v h i d Vf), Kahire 1401, III, 1097-1098;

    Muhibb, Hulat'l-eer, III, 148; Harrzde,

    Tibyn, I, vr. 129a b; Kprl. lk Mutasavvf-

    lar, (4. b s . Ankara 1981), s. 207, 210-213, 337;

    I. Goldziher, Le Dogme et la Loi de l'lslam (trc.

    Fel ix Arin), Paris 1920, s . 4, 11, 125-126, 138-

    139, 144; R. A. Nicholson, Fi't-Taavvufi'l-

    slam ( trc. Eb' l -Al Aff), skenderiye 1946, s.

    21-26, 31, 35, 77-79, 100-101, 156; G. H. Bo-

    usquet. La Morale de l'lslam, Paris 1953, s .

    I I , 13 , 15, 24-25; D. M. Donaldson, Studies in

    Mslim Ethics, London 1953, s. 14-21, 79, 83,

    198-212; G. F. Hourani, Islamic Rationalism-

    The Ethics of Abd al-Jabbar, London 1971, s.

    8-14; Ali Sm en-Ner, le'et'l-fikri'l-felse-

    f fi'l-slm, Kahire 1977-78, 1, 317-327, 343-

    3 4 4 , 432-436; III, 30, 62, 141, 167-168, 286-

    288, 310, 326, 342; Abdurrahman Bedev,

    Trhu't-taavvufi'l-lslm, Kuveyt 1978, s.

    198, 272; a.mlf., Mezhib'l-lslmiyyn, Bey-

    rut 1983, I, 139-140, 169, 370-371, 456-472,

    555-564, 614-620, 339-774; W. Montgomery

    Watt, slam Dncesinin Teekkl Devri

    (trc. E . Ruhi Flal), Ankara 1981, s. 169-171,

    295-304, 392-393; Kmil Mustafa e-eyb,

    e-la beyne't-taavvuf ve't-teeyyu , Beyrut

    1982, II, 155-156, 158-160, 206, 231, 239,

    334; Ahmed Mahmd Subh, el-Felsefet'l-

    ahlkyye fi'l-fikri'l-slm, Kahire 1983, s. 54-

    55, 90-93, 128 vd 162-178, 200-204, 209,

    214, 232-241; Zeki Mbrek, et-Taavvuf'l-

    slm fi'l-edeb ue'l-ahlak, Beyrut, ts. (e l -Mekte-

    b e t u 1-Asriyye), s. 105-140; T. zutsu, Kuranda

    Din ue Ahlk Kavramlar ( trc. S e l h a d d i n

    Ayaz), stanbul, ts. (P nar Yaynlar) , s. 36-37,

    53-55, 329-330; G. E. von Grunebaum, "Concept

    and Funct ion of Reason in Is lamic Ethics",

    Oriens, XV, Leiden 1962, s. 1-17; Agh Srr

    Levend, "mmet a nda A h l k Kitaplar -

    mz" , TDAY Belleten 1963, Ankara 1964, s.

    89-115; S. J. John Renard, "Ms l im Ethics:

    Sources, Interpretations and Chal langes" ,

    MW, LXIX/3, (1979), s. 163-177; Red Mu-

    hammed Hall, "Tekv n ' l - f ikr i ' l - ' A rab kab-

    le ' l - ls lm", Lisnul-'Arab, XX, Rabat 1983, s.

    195-225; Carra de Vaux, "Ahlak" , A, 1, 157-

    160; Abdlmennn mer, "Ahlk" , UDM, II,

    187-197; R. VValzer, "Akhlk" , El2 (Fr.), 1, 335-

    339; F. Rahman, "Ak lq" , Elr., I, 719-725.

    S M U S T A F A ARIC I

    9

    Trkiye Diyanet Vakf slm Ansiklopedisi : Ahlk-Amar, Michele. --Ankara : Trkiye Diyanet Vakf, 1989. 2. c. (16, 563 s.) : fot., hrt. ekil, plan ; 29 cm.

  • AHLK

    SLM F E L S E F E S . slm filozof-larnn ahlkla ilgili grleri, genellikle "felsef ahlk" bal altnda ele aln-makta ve incelenmektedir. Tam anla-myla FrbFnin eserlerinde sistemli bir yapya kavuan slm felsefesinin ana program, Yunan felsefesinden alnan baz fikirlerle slm inan sistemi ara-snda, fikir seviyesinde bir terkibe ula-maya ynelmitir. Ayn durum ahlk il-mi iin de sz konusu olmutur. Eski Yunan filozoflarnn ahlk terimlerle il-gili nemli tarif ve tasniflerini benimse-yen slm filozoflar, temeli Kur'an ve Snnet'e dayal slm ahlkn sz ko-nusu tarif ve tasniflerden faydanarak sistemli bir ekilde aklamaya al-mlardr. Bu bakmdan slm'da felsef ahlk tamamen mstakil bir ilm saha olarak grlemez. Aslnda burada geen "felsef" tabirini biraz geni tutar ve onu "ahlk hakknda rasyonel, tutarl, -mull ve sistemli bir dnme ameliye-si" eklinde anlarsak, felsef ahlk sa-hasna baz kelmclarn, mutasavvfla-rn, db, siyaset, nasihat ve irad ko-nularnda yazlar kaleme alm olan ba-z melliflerin eserlerini de dahil etme-miz gerekir (yk. bk.). Ancak burada ko-nuya daha dar bir adan baklacak ve zellikleri biraz sonra ayrntl bir ekil-de ele alnacak olan eserler tartma konusu edilecektir.

    slm filozoflar, hulk veya hulukun oulu olan ahlk, "nefiste yerleik olan yatknlklar" eklinde tarif etmilerdir. Bu yatknlklar sayesinde "fiiller, nefis-ten her hangi bir fikr ve irad gle hacet kalmakszn sdr olur". Eer bu yatknlklar iyi olursa nefisten "fazilet-ler", kt olursa "reziletler" sdr olur. te ahlkn temel vazifesi nefis hak-knda bilgiler vermek ve nefsi kendisin-den faziletli fiiller sdr olacak ekilde terbiye etmektir. Biraz sonra grlece-i gibi, slm filozoflar ahlk "ruhan bir tabbet" olarak kabul etmilerdir. Sadece nazar ahlkn deil, ahlk eiti-minin de onlarn programlarnda yer al-masnn sebebi budur.

    Filozoflar, felsefeyi genellikle nazar ve amel olmak zere ikiye ayrrlar. Bi-rincisi daha ok insann bilgileriyle, ikin-cisi ise faaliyetleriyle ilgilidir. Birincisin-de baarl olmak bizi nazar kemale, ikincisinde baarl olmak ise amel ke-male gtrr. Her ikisinin ayn ahsta toplanmas, tam ve hakiki saadetin ger-eklemesi anlamna gelir.

    10

    Amel felsefe veya hikmetin ana konusu vardr: Ahlk, tedbr'l-menzil ve siyset'l-mdn. Birincisi ferdin na-sl kemale ereceini eie alr; ikincisi ah-lk aile erevesi iinde dnr; n-cs ise ehirlerin veya lkenin ahlkl ve faziletli ynetimini konu edinir. Bu l ayrm hemen hemen btn slm filozoflarnn eserlerinde bulmak mm-kndr; fakat bu ayrm, zellikle T-s'den sonra ahlk hakknda yazlm felsef kitaplarn ana blmn mey-dana getirmitir.

    slm'da ahlk felsefesinin btn yn-leriyle ele alnmas ciltleri dolduracak bir konudur. Burada onun nce tarih sey-rine -daha ziyade balca mellifler ve eserler dikkate alnarak-, sonra da ana problemlerine bir gz atmakla yetinmek mecburiyeti vardr.

    A . Tarihe.

    t. slm'da felsef ahlkn Yunan -kl kaynaklarn tam olarak tesbit et-mek, mevcut bilgiler nda mmkn deildir. Ancak u kadarn syleyebiliriz ki Yunan filozoflarnn ahlk konusunda yazm olduklar eserlerin ve bunlar ze-rine daha sonraki dnemlerde kaleme alnm olan erhlerin nemli bir ksm ok erken bir tarihte Arapa'ya evril-miti. Mslman filozoflar Efltun'un bata Cumhuriyeti olmak zere diya-loglarnn nemli bir ksmn inceleme imkn bulmulard. Aristo'nun mehur Nikomakhos Ahlk'm shak b. Huneyn on bir ksma ayrlm olarak Arapa'ya tercme etti. Ayn mtercimin eserle il-gili bir erhi de tercme ettii bilinmek-tedir. Frb bu eserin zellikle giri ks-m zerine bir erh yazd. Daha sonra bn Rd de Aristo'nun Ahlk' zerine orta boy bir erh kaleme ald. Bu so-nuncu eserin bugn sadece Latince ve brnce tercmelerine sahibiz.

    Tannm tp limi ve filozof Gaien'in (Cins) Fi'l-ahlk' (bu eseri bugn sa-dece Arapa tercmesiyle tanmaktayz) ve insann kendi faziletlerini nasl ke-fedeceine dair bir risalesi slm filo-zoflar zerinde olduka etkili oldu. On-larn ahlk konusuna ruhan bir tab-bet eklinde bakmalar daha ziyade Ga-ien'in tesiriyle olsa gerektir. phesiz bu konuda dayandklar bir dier kay-nak da inanszl, ikiyzll vb. bir eit "kalb maraz" sayan Kur'n- Ke-rm'dir. Yine Aristo'ya atfedilen ve as-lnda ona ait olmayan iki eser de ms-lman filozoflara tesir etti. Bunlardan

    ilki Fez'ilun-nefs, ikincisi ise Teolo-;i'dir (Esolocya ) . Bu sonuncu eser, as-lnda, Yeni Efltunculuun byk sis-temcisi Plotinus'un Enneads'inin (Do-kuzlar) drtten altya kadar olan b-lmlerini ihtiva etmekteydi. Sz konusu eser ahlkn metafizie balanmasnda ve mistik bir karakter kazanmasnda birinci derecede rol oynad.

    2. Hakiki mnada ilk slm filozofu olan Kind ahlkla ilgili olarak ok say-da risle kaleme almsa da ne yazk ki bu eserlerin ou bugne kadar bulu-namamtr. Kind'nin ahlka dair g-rlerini rislelerinin muhtelif yerlerine serpitirilmi mlumattan, el-Hle li-deici'l-ahzn adl rislesinden ve Sicis-tn'nin Mntehab svni'l-hikme'sin-de yer alan iktibaslardan renmekte-yiz. Onun Fi'l-ahlk ve et-Tbb'r-rh-n adl iki kayp eserinden sz edilmek-tedir. yle grnyor ki bn Miskeveyh ve Gazzl birinci eserden haberdar idi-ler. Eb Bekir Muhammed b. Zekeriyy er-Rz'nin de ikinci eserin baln ta-yan bir ahlk eseri kaleme almas ol-duka dikkat ekicidir.

    Kind'nin el-Hle li-defci'l-ahzn' hacmi kk bir eser olmasna ramen ok etkili oldu. Hznn mahiyeti, se-bepleri ve giderilmesinin areleri gibi konular ele alan eserde slm tesirle-rin yan sra Efltuncu, Aristocu, Stoac ve Yeni Efltuncu tesirleri de farkl nis-betlerde bulabilmekteyiz. Eser mir, bn Miskeveyh ve Ts gibi ahlk filo-zoflar zerinde etkili oldu.

    3. Eb Bekir er-Rz, yirmi ksa b-lmden meydana gelen et-Tbb'r-r-hn'yi yazd. Eserde Aristocu unsurla-ra deil de Efltun'a arlk verildii an-lalmakta, ayrca Gaien'in tesirleri ak-a grlmektedir. Burada Rz fke, kz-gnlk, kskanlk, a gzllk vb. nefs ktlklere bir tabip mahareti ile yak-lamakta ve bunlardan kurtulma yolla-rn retmektedir. Kind'nin ad geen eseri gibi et-Tbb'r-rhn de psikolo-jik-felsef trden bir eserdir. Ayrca, R-z'nin itidali tavsiye eden ve mnev haz-lara yer veren felsef hayat tarz ile ilgili es-Sret '1-felsefiyye adl eseri de ge-ni anlamda ahlkla ilgili olarak gr-lebilir. Dier birok slm filozofundan farkl olarak Rz grlerini din me-tinlerle takviye cihetine gitmez. phe-siz bu, onun vahiy karsnda taknd menfi tavrdan ileri gelmektedir.

    4. Felsefenin teki alanlarnda olduu gibi ahlk sahasnda da sistemleme

    Trkiye Diyanet Vakf slm Ansiklopedisi : Ahlk-Amar, Michele. --Ankara : Trkiye Diyanet Vakf, 1989. 2. c. (16, 563 s.) : fot., hrt. ekil, plan ; 29 cm.

  • AHLK

    Frb sayesinde mmkn olmutur. Psikolojiyi ahlka, ahlk siyasete ve ni-hayet faal akl vastasyla siyaseti me-tafizie en tutarl bir ekilde balayan Frb'dir. 0, ncelikle Efltun'un g-rleri ile Aristo'nunkileri, ikinci basa-makta ise felsefenin grleri ile dinin grleri arasnda bir telif ve terkibe gitmeye almtr. et-Tenbh cal seb-li's-sa^de ve Tahl's-sa'de'si do-rudan doruya ahlkla ilgilidir. Ayrca el-Mednet'l-fzla ve es-Siyset'l-medeniyye adl eserlerinin son ksm-lar da siyaset erevesi iinde ele aln-m ahlk konularyla, zellikle de haz ve saadet konularyla ilgilidir.

    Kind ve RzFden farkl olarak Frb nefsin mnev hastalklarndan nasl te-davi edilecei meselesi zerinde pek durmaz. Onu asl ilgilendiren konu, "he-yln" seviyede bulunan insan aklnn "bilfiil akl" durumuna gemesi ve "ms-tefd akl" dzeyinde hakikatleri bilme gcne kavutuktan sonra faal akl ile birleerek (ittisal") en yce mutluluu (es-sa'det'l-kusv) kazanmas vb. ok daha mull felsef bir hayat progra-mdr.

    Frb'nin fazilet ve saadetle ilgili g-rleri btn slm filozoflar zerinde, ittisal fikri ise bn Sn, bn Bcce, bn Tufeyl ve ayrca baz bakmlardan mu-tasavvflar zerinde etkili olmutur.

    5. Frb ile bn Sn arasnda geen sre, slm'da felsef kltrn mnev-ver kesime hzla yayld bir dnemdir. te bu dnemde yaayan filozoflardan biri de Eb'l-Hasan el-mir'dir. Onun ahlk ve siyaset konusunda yazm ol-duu Kitb's-Sa'de ve'l-is'd, sis-tematik ve didaktik bir kompozisyona sahip olmamakla birlikte, ahlk felsefe-sinin nemli kaynaklarndan birini te-kil eder. Eser, msiman filozoflarn zellikle ne gibi konularla megul ol-duklarn, hangi isim ve kaynaklara da-yandklarn gstermesi bakmndan bir bilgi hazinesidir. yle grnyor ki mi-ri, Kind'den bn Miskeveyh'e kadar uza-nan bir ahlk felsefesi anlay zincirinin nemli bir halkasn oluturmaktadr.

    6. bn Sn, selefleri ve halefleri ka-dar ahlk konusu zerinde durmam-tr. Mesel felsefenin her alanna yer veren e-if'da ahlk iin ayrlm zel bir blm yoktur. Buna ramen onun ahlkla ilgili syledikleri bir araya geti-rildiinde bir fikir verecek lde mlu-mat elde edilebilir. bn Sn'nn ahlk ve saadet ile ilgili iki risles! vardr. Fa-

    kat o, esas konusu olan nefis ve nefsin bekas meselesine temas ettii her yer-de ahlk kemal zerinde de durmu-tur. Ayrca, bn Sn'nn Risale fi'l- cak, Rislet't-tayr ve Hay b. Yakzn gibi tasavvuf denebilecek risleleri de nef-sin yce mertebelere nasl ktn ve sonunda melike (Allah) nasl ulatnn hikyesini felsef bir roman slbu iin-de dile getirdii iin dolayl olarak fel-sef ahlkla ilgili saylr. bn Sn'nn bu trden yazlar, zellikle spanyal ms-iman filozoflar zerinde ve tasavvuf sahasnda tesirli olmutur.

    7. Felsef ahlkn tarihesini anlatr-ken hvn- Saf'nn Res'il'ini gz ar-d etmek elbette mmkn deildir. Re-s'il'de yer alan ahlk anlay, denebi-lir ki slm leminde nazar seviyede gerekletirilen en eklektik anlaytr. Bu anlay, yan yana getirilmi yzlerce fikirden olumaktadr. Res'il1 de sl-m kaynaklarn yan sra Eski Yunan fel-sefesinin, Yeni Efltunculuun, Pisagor-culuun, Hint felsefesinin, Yahudilik ve Hristiyanln tesirleri aka grlmek-tedir. Onlarn insn- kmili soy itibariy-le Dou ranl, imanda Arap, eitimde Bbilii, takvda hristiyan, srlara v-kf olmada Hintli, ilim ve hikmette Yu-nanl'dr (Res'il, II, 376). hvn- Saf'-nn ahlk anlay, daha ziyade, genel Snn kitlenin dnda kalan gruplar ile rk felsefesinin ahlk anlay zerin-de etkili olmutur. yle grnyor ki, GazzlFnin, "kendi samalklarn daha kolay satmak iin mutasavvflardan al-dklar grlerle meydana getirdikleri-ni" syledii "felsifenin ahlk" (el-Mn-kz mine'd-dall, s. 99-100), Frb ve bn Sn gibi sekin filozoflarn yukarda k-saca temas ettiimiz anlaylar ile ilgili olmaktan ok hvn- Saf'nn ahlk fel-sefesi ile ilgili olsa gerektir.

    8. phesiz, ahlk felsefesi deyince akla gelen ilk eser, bn Miskeveyh'in Tehzb'l-ahlk'r. slm dnyasnda kaleme alnan birok ahlk kitab iin bu eser deta bir "rnek eser" tekil etmitir. GazzlFden nl Osmanl Trk ahlks Knalzde Ali'ye varncaya ka-dar birok mellif, ahlk sahasna elin-de Miskeveyh'in lambas olduu halde girmitir. Nasl ki Gazzl mant slm ilim dnyasnn ayrlmaz bir paras ha-line getirmise, bn Miskeveyh de ayn eyi felsef ahlk konusunda yapmtr. Eserin en dikkate deer yan, Frb'den itibaren kuvvetli bir ekilde kendisini hissettiren ittisale dayal bir ahlk an-

    layndan ziyade daha tecrb ve Aris-tocu denilebilecek bir anlaya sadk kal-m olmasdr. Eserde Kind'nin tesirle-ri, zellikle de son blmnde aka grlmektedir. Ayrca eski filozoflarn grlerinin slm'la uyuacak ekilde iktibas edilmesi ve yorumlanmas, onun geni bir kabul grmesine sebep olmu-tur. bn Miskeveyh'in ahlk, baz tarif ve tasniflerini Yunan filozoflarndan alan bir slm ahlkdr. Bugne kadar ms-teriklerin bu hususu dikkate almama-lar eksik bir tablonun ortaya kmasna sebep olmutur (bk. El2 (ng.), I, 325-329. Bu maddede slm unsurlarn aleyhine olacak ekilde Yunan felsefesinden gelen unsurlara arlk verilmitir).

    9. Gazzl'nin felsef ahlka dair g-rlerini, zellikle bn Miskeveyh'in Teh-zb'l-ahlk'mm bir devam gibi gr-mek yanl saylmaz. Ahlk konusuna fkh, kelm ve tasavvuf asndan ba-kan GazzlFnin bizi burada en ok ilgi-lendiren iki eseridir: hy' culmi'd-driin "Mhlikt" ksmnn ikinci kitab olan "Kitb riyzeti'n-nefs ve tehzb'l-ahik ve mu'leceti emrzi'l-kalb" ile MJZn'l- 'amel. Onun er-Rislet'l-le-dniyye, Mikt'l-envr ve el-Mak-ad'l-esn gibi eserlerini kelm, zel-likle de tasavvuf adan deerlendir-mek icap eder.

    10. Gazzl'den sonra slm'da felsef ahlkn, birbiriyle ilgili olmakla beraber, farkl zellikler tayan iki ana izgiyi ta-kip ettiini grmekteyiz. Bunlardan il-ki Farsa ve daha sonra Trke yazlan ahlka dair eserlerdir ki bunlar byk lde bn Miskeveyh'in sistemletirdi-i dnce tarzn takip etmektedir. Bu eserlerin banda Ts'nin Ahlk- Na-iri" si gelir. Amel felsefenin ana ko-nusu (ahlk, tedbr'l-menzil ve siyaset) bu eserin temel blmn tekil et-mitir. zellikle siyaset konusu bn Mis-keveyh'in eserinde ok az yer igal et-mekteydi. Ts bu eksiklii gidermenin gerekli olduuna inanm ve dolaysyla Tehzb'l-ahlk'n Farsa'ya aktarl-n yeterli bulmamt. Ts'nin Ahlk' daha sonra kaleme alnan birok esere kaynak tekil etti. Bunlarn en nemli-leri, DevvnFnin Ahlk- Celli si, Ki-f'nin nisbeten daha basit olan Ahlk- Muhsin'si ve nihayet Trk ahlks K-nalzde Ali Efendi'nin Ahlk- A i f si-dir.

    kinci izgi ise, Frb'nin daha meta-fizik mahiyetteki ittisl kavramna da-yal olan ve bn Sn'nn rk dnce-

    11

    Trkiye Diyanet Vakf slm Ansiklopedisi : Ahlk-Amar, Michele. --Ankara : Trkiye Diyanet Vakf, 1989. 2. c. (16, 563 s.) : fot., hrt. ekil, plan ; 29 cm.

  • AHLK

    yi konu alan eserlerinde belirgin hale gelen izgidir ki bunun en nemli tem-silcileri, spanyal mslman filozoflar-dan bn Bcce ve bn Tufeyl'dir. Bu filo-zoflardan ilki, kalabalk dnyann uza-nda yaayan bir rifn ruhan tekm-ln anlatan Tedbr'l-mtevahhid'n, ikincisi ise yine benzer bir konuyu daha romanms bir slp iinde anlatan Hay b. Yakzr'm mellifidir. Aralarndaki farklara ramen her iki eserde de ta-savvuf unsurlar ar basmaktadr. Ko-nu, akln son noktaya kadar kullanma-sn bilen bir insann hakikate ulamak iin yapt fikr ve ruhan yolculuktur.

    bn Rd ise nazar felsefeyle ilgilen-dii lde amel felsefeyle ilgilenme-di. O, Aristo'nun Ahlk' ve Efltun'un Cumhuriyet'i zerine erhler yazd. Ah-lk ile ilgili grlerinde fazla bir oriji-nallik yoktur.

    B. Meseleler.

    slm filozoflarnn ahlk anlaynda psikolojiyi ahlktan, ahlk din ve siya-setten tecrit ederek incelemek mm-kn deildir. Onlar, "ahlk nedir?" so-rusundan nce "insan nedir?" sorusuna cevap vermenin gerekli olduuna ina-nrlar. nsann ne olduu, nereden gelip nereye gidecei ve kbetinin ne olaca sorularna cevap verilebildii takdirde, onun neleri deerli saymas ve neleri yapmas gerektii hususuna da bir ak-lk getirilebilir. Nelerin deerli olduu sorusu, eninde sonunda bizi bir "ahlk deer nazariyesi'ne, nelerin yaplmas gerektii sorusu ise "ahlk mkellefi-yet nazariyesi"ne gtrr. Deer naza-riyesinde slm filozoflar saadeti anla-y savunurlar. Onlara gre, kendi ba-na yahut bizatihi iyi (hayr) olan yegne ey saadettir. Daha dorusu saadet mutlak hayrdr. Ahlk mkellefiyet na-zariyesinde ise onlar gayecidirler (teleo-lojist). yle ki, insan neyin iyi olduuna karar verince, fiillerini hangi gayeye y-neltmesi gerektii de ortaya km olur. Bu ana ereve iinde slm ahlk fel-sefesinin balca meselelerini aadaki ekilde incelemek mmkndr:

    i . Nefis ve nefsin gleri. nsan bir beden, bir de nefisten oluan varlktr. Asl olan nefistir. Nefsin "nebt" sevi-yede beslenme, byme ve reme g-leri (kuvveleri); "hayvani" seviyede ha-reket etme ve idrak gleri; "insan" se-viyede ise bilme ve yapma gleri var-dr. Bu gler arasnda bir sra dzeni mevcuttur. Bir alttaki bir sttekine hiz-met eder.

    12

    Balangta bir yatknlktan ibaret olan dnme ve bilme gc, birtakm basamaklardan geerek kendisi iin mmkn olan en yksek dereceye ula-r. yle ki, o "heyln" seviyede iken ilk akledilirleri, sonra ikinci akledilirleri idrak eder ve daha sonra meleke halin-deki akl seviyesine ular. Bu seviye-ye ulaan akl, daha sonra mutlak an-lamda fiil halindeki suretleri kavrayan "mktesep" seviyeyi kazanr. te insan aklnn faal akl ile birlemesi ancak bu mertebelerden getikten sonra mm-kn olur. Byle bir birleme hem bilgi-nin hem de nazar kemalin vazgeilmez artdr (geni bilgi iin bk. AKIL).

    nsan nefsi bir baka adan da kuvvete sahiptir. Dnme gc, fke (gazap) gc ve arzu (ehvet) gc. Bu l tasnif hem psikolojinin hem de ah-lkn temeli saylr. slm filozoflarnn ahlk psikolojisi, Yunan filozoflarna ka-dar geri giden bu tasnife ok ey bor-ludur. Her gcn dengede bulunmasn-dan eitli faziletler doar.

    2. Faziletler. Drt ana fazilet vardr: Hikmet, ecaat, iffet, adalet. eyleri na-sl iseler ylece bilme anlamna gelen hikmet, dnme gcnn bir fazileti-dir. Zek, hatrlama, sratli kavray vb. hep hikmetin mulne giren tli fazi-letlerdir. ecaat, gazap kuvvetinin slah neticesinde doan bir fazilettir. ffet, arzu (ehvet) kuvvetinin kontrol edilme-siyle hsl olur. Adalet ise her gcn dengeli bir ekilde insanda bulunmasy-la elde edilir. Bir halin fazilet olmas iin onun nefiste iyice yerlemi bulunmas icap eder. Bu anlamda faziletli olmak ile ahlkl olmak ayn eydir. Bu da fiil-lerin nefisten, uzun uzun dnmeye ve herhangi bir zorlanmaya ihtiya ol-makszn hsl olmasdr. Sz gelimi, ara sra ve kendisini zorlayarak bakasna yardm eden birisi cmert saylmaz. B-tn faziletler yerleik yatknlklardr. Zorla nefsini ktlkten alkoyan kiiye fzl denmez, zbt denir.

    Yine faziletli fiil, iki ar ucun (ifrat ve tefrit) ortasnda yer alan bir fiildir. Me-sel ecaat, atlganlk ile korkaklk ara-snda ortay (vasat yahut tavassut) te-kil eder; cmertlik, savurganlk ile cim-rilik arasnda yer alr.

    Ana faziletlerin altnda bulunan teki faziletlerin says filozoftan filozofa de-iiklik arzeder. Burada nemli bir hu-susa dikkat etmemiz gerekir: slm fi-lozoflar faziletleri tarif ve tasnif eder-

    ken Yunan filozoflarnn grlerinden zami lde istifade etmekle birlikte onlar aynen tekrar etmezler. Fazilet konusunda slm filozoflarnn orijinal saylacak katklar vardr. Bu sebeple ele aldklar problemler kendi damgala-rn tamaktadr. Mesel hikmeti anla-trken ma'rifetullahtan, adaleti anlatr-ken dindarlktan, ecaati anlatrken ci-had, sabr, kr, tevekkl vb.den, iffe-ti anlatrken utanma, kanaat vb.den sz etmektedirler ki bunlar Kur'an fa-ziletlerdir. Yunan filozoflar bu ve ben-zeri faziletlerden -bu mna ve mul iinde- habersizdirler.

    Faziletlerin kazanlmas, ahlk (ame-l) kemalin gereklemesi anlamna ge-lir. nsan aklnn "bilfiil akl" olmasyla da nazar kemale ulalr. Her iki kema-lin bir araya gelmesi saadetin temin edilmesini salar.

    3. Saadet, yukarda da iaret edildii gibi bizatihi iyidir. Aslnda slm filozof-lar iyiyi (hayr) " gruba ayrrlar. Ken-diliinden iyi (saadet gibi), vasta olarak yahut baka bir ey iin iyi (servet gibi), hem vasta olarak hem de gaye olarak iyi (bilgi gibi). Saadet kendi bana iyi olarak kabul edilince btn insan fiille-ri deerlendirmek kolaylar. Buna gre saadeti temin eden her fiil iyi, ekaveti getiren her fiil ise ktdr.

    Bata Frb ve bn Sn olmak zere slm filozoflar saadeti gnlk dilde kullandmzdan ok farkl bir anlamda kullanrlar. Mktesep akl seviyesine ula-an insandaki dnme ve bilme gc, faal akl ile (Frb bu akl "er-Rh'l-emn" yani Cebril ile ayn sayar; bk. es-Siyst'l-medeniyye, s. 83 ; el-Medtne-t'l-fzla, s. 118-119) birleir ve bu yolla hakikatin bilgisine sahip olur. nsan bu bilgiye gre hareket edince ahlk ke-male ular ve saadet ancak bu ekilde gerekleir. Bu hayatta nefsimiz mad-deye (beden) sk skya bal olduu iin sz konusu saadeti tam olarak idrak edemez. Byle bir idrak iin nefsin be-denden ayrlmas ve ruhan olan leme (hiret) intikal etmesi gerekir. Baka bir deyile, ebed saadet ancak lmden sonra gerekleir.

    Kemal asndan bakldnda nefisler drt grupta toplanr: a) Kmil ve m-nezzeh nefisler. Bunlar hem nazar hem de amel kemale sahiptirler. Asl saadet bunlar iin sz konusudur, b) Kmil olup mnezzeh olmayan nefisler. Frb bun-lar "fsk" olarak vasflandrr. En b-

    Trkiye Diyanet Vakf slm Ansiklopedisi : Ahlk-Amar, Michele. --Ankara : Trkiye Diyanet Vakf, 1989. 2. c. (16, 563 s.) : fot., hrt. ekil, plan ; 29 cm.

  • AHLK

    yk ekavet bu nefisler iindedir; n-k onlar bilgiden yana kmil olduklar halde ahlk rezilet iindedirler, c) M-nezzeh olup (nazar ynden) kmil olma-yan nefisler. Bunlar iin de bir eit ra-hatlk vardr-, ama bu "es-sadet'l-kus-v" olmaktan ok uzaktr, d) Her iki yn-den de eksik olan nefisler. Frb bu ne-fisler iin ebed bir hayat dnmez (el-Mednet'l-fzla, s. 98, 99, 102). bn Sn ise onlarn azaba dar olacaklarn sy-ler (en-ect, s. 295 ; Risale adhauiyye f emri'l-me'd, s. 120-121).

    4. Hazlara (lezzetler) gelince, slm felsefesinde bunlar genellikle iki gruba ayrlr: Beden ( "ci l" ), akl ( "ci l " J^ 1 ) hazlar. Beden hazlar arasnda da iddet asndan farkllklar vardr. Baz-lar zayf, bazlar ise ok gldr. n-sanlarn ou bu hazlara balanr ve sa-adeti onlara sahip olmaktan ibaret sa-yar. Uzun vadede elde edilen hazlar ise kalc hazlardr. renmenin, ibadetin ve faziletli davranlar ortaya koymann getirdii hazlar bu trdendir. phesiz en yce haz saadetin getirdii hazdr.

    slm filozoflar beden hazlarn kt olduklarna inanmazlar. nemli olan, ha-yatta bu hazlara gereinden fazla yer vermemek, akl gazap ve ehvet gle-rinin emrine tbi klmamaktr. Aksi ol-duu takdirde adalet bozulur ve insan ilh planda kendisi iin takdir edilmi yoldan ayrlm olur. Dnyadaki ktlk-lerin pek ou eitli hazlar gaye edin-mekten doar.

    s. Ahlk ve faziletten bahsedebilmek iin insanda irade hrriyetinin bulundu-unu kabul etmek gerekir. Frb ve bn Sn'ya gre iradenin temelinde bir eit arzu olan "el-kuvvet'n-nziyye" vardr. nsan kendisinde arzu uyandran bir eyle karlanca iinde bir evk be-lirir. Bunu hayal gcnn faaliyeti takip eder ve insan arzu edilen obje hakknda bilgi sahibi olur. Bu bilgiyi de tercih (ih-tiyar) takip eder. Bilginin insana sun-duu eyi seme mecburiyeti yoktur; insan bilginin icap ettirdii eyi yapp yapmamakta hrdr. Yine insan irade hrriyetine sahip olduu iin ahlk ek-siklikleri giderebilir, yani ruhan tabbet msbet netice veren bir sanattr. slm filozoflar insann iyiyi kty bilme g-cne sahip olduu ve faziletin retile-bilecei kanaatindedirler. Bu mmkn olmasayd pimanlk duygusu, nefsi k-nama, tvbe etme, bakalarn aypla-ma, cihad, ilh emir ve yasaklar, mk-fat ve cezann hibir mnas kalmazd.

    slm ahlklar irade hrriyetini ka-bul ettikleri iin ahlk bir eit "ikinci tabiat" (tabat- saniye) olarak grrler. Ancak onlar bu tabiatn kazanlmasnda insann ftr yatknlklarn da inkr et-mezler. Bu yatknlklar asndan insan-lar arasnda farkllklar vardr. Baz in-sanlar ahlk faziletleri son derece ko-lay edinirler. Onlar deta yanmaya ha-zr mum gibidirler. Mesel peygamber-ler byledir. Bazlarnda ise bu yatkn-lklar ok zayf olur. Frb'nin "faziletli ehri'nin en alt tabakasn oluturan insanlar byledir. Onlarn belli bir ahlk seviyeye ulaabilmesi iin "birinci ba-kann (er-resl-evvel) ve ona yardmc olan gruplarn (havas) ok sk bir ahlk eitimi (te'dib sanat) ortaya koymalar ve uygulamalar gerekir. Bu ise siyaset sanatnn iidir.

    6. Bata Frb olmak zere slm fi-lozoflarnn ou ahlk siyasetin iinde ele alr. nsan, tabiat icab itima bir varlk olduu iin siyaset olmadan ah-lk faziletler toplum hayatnda gerek-leemez. Vahyin ana gayelerinden bi-ri, birtakm "snnetler" (snen) ortaya koymak ve toplumlarn bunlara uyma-sn salamaktr.

    Devlet ekilleri veya ynetim tarzlar, kendi bana iyinin ne olduu sorusuna verilen cevaba gre snflandrlr. yle ki: a) Fsk ehir. Fsk, dorunun ne olduunu bildii halde ona gre amel etmeyendir. Fsk, bilgi (veya iman) y-nnden faziletli (fzl) insana, davran-lar bakmndan da cahil insana benzer. O, hakiki saadet yerine dnya zevklerini gaye haline getirir ve toplumdaki her eyi bu gayeye gre dzenler. te by-le bir dzenleme fsk ehri meydana getirir, b) Dallette olan ehir. Bu eh-rin insanlar hakiki saadet yerine baka eyleri saadet diye kabul etmeye zor-lanm ve ikna edilmilerdir, c) el-Med-net'l-kerrme. Bu ehrin halk iyilik ve saadeti eref ve itibardan ibaret sanr-lar. "el-Mednet'n-nezzle"de para ve servet, "el-mednet'z-zarr"de zaruri ihtiyalarn giderilmesi, "el-mednet'l-hssa'da zevk ve oyun, "el-mednet't-tagallb"de hkimiyet ihtiras, "el-me-dnet'l-cemiyye'de herkesin istediini yapmas, iyilik ve saadet olarak grlr. Bunlarn hepsi cahil ehirlerdir; hibiri hakiki mnada bir ahlk toplumu deil-dir. Hakiki saadete ermenin mmkn olduu tek yer, doru fikirlerin ve do-ru davranlarn mevcut olduu "el-me-dnet'l-fzla"dr.

    Yukardaki grler Frbye aittir; fakat ayn grleri ufak te fek farkl-lklarla birok slm filozofunun eserle-rinde grmek mmkndr. Burada da Yunan filozoflarnn, zellikle de Efla-tun'un tesiri aktr; ama bu slm un-surlarn ihmal edildii anlamna gel-mez. yle ki, Frb'nin ve teki filo-zoflarn fzl, fsk vb. terimlere verdik-leri mnalar geni lde dindir. Frb'nin ideal bakan hem "taakkul" hem de "tahayyl" gcne sahip bir peygamberdir. Bu bakan ilh misyonu sayesinde filozoftan stn olmaktadr. Ahlk toplumunun vcut bulmasnda filozof peygamberin yaptn yapamaz, "snen" vazedip kitleleri slah edemez. Ksaca sylenecek olursa, belki de hi-bir kltrn dnrleri slm filozofla-r kadar ahlk btn itima ve siyas boyutlar iinde ele almamlardr. B-tn bu grlerin gerisindeki ana tesir kayna, hi phe yok ki, Hz. Muham-med'in vahye dayal mesaj ve yaay ile bunlarn ilk slm toplumunda her ynyle itima hayata yansm olmas-dr.

    7. Buraya kadar sylenenler slm ah-lk felsefesinin belli bal konularn tekil eder. Fakat bu felsefenin megul olduu daha baka konular da vardr. Bunlarn banda ak, dostluk, lm korkusunu yenme vb. gelir. Bu konular-da da slm filozoflar Yunan felsefe-sinden rendikleri ile slm unsurla-r mezcetmeye almlardr. zellikle "tedbr'l-menzir ile ilgili grlerinde slm unsurlar daima ar basmakta-dr. Onlarn ideal aile modeli kesinlikle slmdir. Ayn derin slm tesir iman kardelii, beer sevginin ilh sevgiye balanmas, lm korkusunun hiret inancna dayanlarak giderilmesi, ahlk erdemlerin ve ruh yetkinliin madd ve dnyev deerlere tercih edilmesi g-rlerinde de bulunur.

    Ksacas slm filozoflarnn, a) nefsin bekas, b) ibadetin reziletlerin tedavi-sindeki fonksiyonu, c) Allah'a imann nazar kemalin gereklemesindeki ro-l, d) btnlk arzeden bir kiilik yap-s, e) adalete dayal itima nizam fikri, f ) evrensellik, g ) kr, sabr, hamd, te-vekkl, havf, rec vb. faziletlerle ilgili grleri daha geni bir perspektif iin-de deerlendirildii takdirde slm'da ahlk felsefesinin din vehesi, dolay-syla slm dnrlerinin bu sahaya yapm olduklar orijinal katklar ok daha ak bir ekilde grlebilir.

    13

    Trkiye Diyanet Vakf slm Ansiklopedisi : Ahlk-Amar, Michele. --Ankara : Trkiye Diyanet Vakf, 1989. 2. c. (16, 563 s.) : fot., hrt. ekil, plan ; 29 cm.

  • AHLK

    BBLYOGRAFYA: Kind, Kitb Def'i'l-ahzn (nr. H. Ritter

    R. Walzer), Roma 1938-39; a.mlf., Res'il, 1, 177-179, 274-278; Eb Bekir er-Rz, et-Tb-bur-rhn (Res'H feisefiyye iinde, nr. P. Kraus), Kahire 1939 Beyrut 1402/1982, s. 1-96; Frb, el-Medmet'l-fzla (nr. A. N-der), Beyrut, ts. {Dru 1-Merk). s. 118-119 vd.; a.mlf., es-Siyset'l-medeniyye (nr. Fevzi Nec-cr), Beyrut 1964, s. 83 vd.; a.mlf., Tahtl's-sa'de, Haydarbd 1345; a.mlf., et-Tenbh 'a-l sebli's-sacde, Haydarbd 1346; Eb'l-Ha-san el-mir, es-Sa'de ve'l-is'd (nr. M. Mi-novi), Wiesbaden 1957; hvn- Saf, Res'il, Beyrut 1376-77/1957; bn Sn, Auicenna's De Anima (nr. Fazlurrahman), Oxford 1973, s. 49-50, 223-228, 240-250; a.mlf., Risale Adha-uiyye ft emri'l-me'd, Kahire 1949, s. 120-122; a.mlf.. Risale fi's-sa'de (Mecm cu res'H iinde), Haydarbd 1354; a.mlf.. Risale ft'i mi'l-ahlk (Mecm cu res'il iinde), Haydar-bd 1354, s. 98-101; bn Miskeveyh, Tehzb'l-ahlk, Beyrut 1398; Gazzl, hy\ III, 48-74; a.mlf., MTzn'l-camel (nr. Sleyman Dny), Kahire 1964; a.mlf., el-Mnkz mine'd-dall, Dmak 1939, s. 99-100; bn Bcce, Tedbr'l-mteoahhid (nr. Mun Ziyde), Madrid 1946; a.e. (Mcid Fahri, Opera Metaphysica iinde), Beyrut 1968; bn Tufeyl, Hay b. Yakzn (nr. Ahmed Emn), Kahire 1959; Ts, Ahlk- Nai-ri, Lucknow 1891; Devvn, Ahlk- Celal, Kal-kta 1911; Hseyin Viz, Ahlk- Muhsin, Kal-kta 1850; Kmaizde Ali, Ahlk- Al, Bulak 1248; A. Nder, en-Nefs'l-insniyye'inde bn Sina, Beyrut 1968, s. 24-25, 34, 108, 111-112; R. VValzer, "Akhlk", El2 (ng.), 1, 325-329.

    H M E H M E T A Y D I N

    R AHLAK-I ADUDYYE N

    ( 4j_Ll. JSteU )

    Adudiiddin el-c'nin (. 7 5 6 / 1 3 5 5 )

    ^ ahlkla ilgili Arapa rislesi. ^

    Asl ad Rislet'l-ahlk olan eser, mellifi Abdurrahman b. Ahmed b. Ab-dlgaffar el-c'nin Adudddin eklinde-ki unvanndan dolay Ahlk- cAdudiy-ye ve el-Ahlku'l-cAdudiyYe olarak hret bulmutur. Baz mellifler (bk. GAL, II, 270; Elr., I, 722), eseri er-Ris-let'-hiyye f cilmi'l-ahlk ve Ris-let'l-ahlk adyla da zikretmektedir.

    Drt blmden meydana gelen ese-rin birinci blmnde nazar ahlk ko-nular yer alr. Nutk (dnme), gazap ve ehvet gibi nefsin temel fonksiyonla-ryla bunlarn ifrat ve tefrit eklindeki arlklarndan doan reziletler ve itidal noktasnda tutulmalaryla kazanlan fa-ziletler zerinde durulur; ahlkn insan karakteriyle olan mnasebeti ve dei-ip deimeyecei meselesine de ksa-ca temas edilir. Eflatun ile Aristo ara-sndaki gr ayrlklarndan birini te-

    14

    kil eden ve birok slm ahlks tara-fndan da sk sk gndeme getirilen ah-lkn deiip deiemeyecei meselesin-de Ic de Frb ve daha biroklar gibi, ahlkn deiebilecei ynndeki gr tercih eder. Ahlk faziletlerin kazanl-mas ve korunmasna ayrlan ikinci b-lmde pratik ahlk konular ilenmek-tedir. Daha ok faziletleri elde etmenin ve reziletlerden korunmann yollar ze-rinde duran mellif, her reziletin, mu-kabili olan bir faziletle giderilebileceini belirtir. Bilgisizliin btn ahlk hasta-lklarn kayna olduunu syleyen c, byk bir eksiklik olarak nitelendirdii kara cahilliin (cehl-i mrekkeb) tedavisi iin, insan zihninin mahhastan m-cerret dnceye ykselmesinde nemli bir yeri olan ve kesin sonular veren ma-tematik disiplininin retilmesini teklif eder. Aile ahlknn, ev ynetiminin ko-nu edildii "Siyset'l-menzil" balkl nc blmde ise ana baba, ocuklar, hizmetiler gibi aile fertlerinin madd ve mnev hayatlarnn dzenlenmesi, aralarnda uyum salanmas, birbirleri-ne kar olan hak ve sorumluluklar in-celenir. Eserin "Tedbr'l-mdn" ba-

    Ahlk- 'Adudlyye'rim son sayfas (Sleymaniye Ktp., Pertev Paa, nr. 625/19, vr. 24? ;

    1IK.1I drdnc blmnde mellif devlet ynetimi konusunu ilemekte ve insa-nn yaratltan itima bir varlk olduu eklindeki klasik gr tekrar etmek-tedir. Bu blmde, Frbrden beri de-vam eden "fzl" ve "chil devlet" tar-zndaki klasik medne (lke) taksimini cFnin de tekrar ettii grlr. Ona g-re, faziletli lkenin en briz vasf, ahali-si arasnda sevgi ve dostluun hkim olmasdr. Sosyal hayatn dzenlenmesi ve lkenin fazilete ulamasnda Frb gibi o da yneticilere ok nemli grev-ler dt grn ben