.t
ONDOKUZMAYIS ÜNİVERSİTESİ
iLAHiYAT FAKÜLTESi DERGiSi
SAYI:18-19
SAMSUN 2005
ONDOKUZ MAYIS ÜNiVERSiTESi iLAHiYAT FAKÜLTESi DERGiSi
Sahibi:
OMÜ ilahiyat Fakültesi Adına:
Prof. Dr. Ferit BERNA Y
Yazı İşleri Müdürü:
Prof. Dr. Osman Zümrüt
Yayın Editörü:
Doç. Dr. Yavuz Ünal
Yayııı Kurulu:
Doç. Dr. Yavuz Ünal, Doç. Dr. Mustafa Köylü
Yrd. Doç. Dr. İsrafıl Balcı
Dizgi ve Mizanpaj:
Arş. Gör. Hasan A TSIZ
Kapak, Cilt ve Baskı:
Ceylan Ofset Tel: O 362 431 14 44
E-mail: [email protected]
Sayı: 18-19 Samsun 2005
iSLAM ÖNCESi ARABiSTAN'DA KABiLE KRALLARI (Erken Dönem Arap Kaynaklannda M elik veya Zii 't-Tiic Unvan
lan Üzerine Bir Çalışma)
ÖZET
Khalil Athamina* Çev. israfil BALCI** -Celal EMANET***
Bu makale İslam öncesi Arabistan' daki kabile krallan konusu ile ilgilidir. Arapça'da mulük olarak ifade edilen bu krallar, melik unvamyla ortaya çıkan ve başianna taç takan kabile liderlerinden başkası değildi. Onlann bazılan kendilerine taçlar hediye eden Sasani imparatorundan güç almışlardır. Otoritelerinin alanı temelde bölgeseldi ve kendi kabilelerinin topraklan ile sınırlıydı veya bazı durumlarda kabile federasyonu şeklinde diğer topraklan içine alacak biçimde genişletilirdi.
Onlar (krallar) Pers ordusunun atlı birliklerinden destek alarak halk ve aynı şekilde topraklar üzerindeki güçlerini zorla kabul ettirebilirlerdi. Onlann hakimiyeti kendi kontrolleri altındaki insanlardan elde ettikleri yıllık bir vergi ile şekillendi. Onlar aynı zamanda kendi bölgelerinde kurulan mevsimlik pazarlarda ve ticaret yollan üzerinde de kontrolü sağladılar. Karşılık olarak ise kabile kralı kabile üyelerinin can ve mal emniyetinden sorumluydu.
Erken dönem Arap ve İslam araştırmacılan Hz. Muhammed'in ortaya çıkmasından hemen önceki dönemde Arap yanmadasının kuzey ve güfiey bölgelerinde yaşayan bazı kabile liderlerine isnat edilen bir unvan olarak melik veya zıt 't-tiiç (taç sahibi) terimiyle sıkça karşılaşırlar. Bu
, unvanlar veya bu unvanlarla anılan kişiler hakkında detaylı bir araştırma yapıldığı zaman, bu kişilerin otoritelerinin kendi kabilelerinin yada komşu kabilelerin sınırlannı aşamayan yerel liderlerden başka bir şey olmadıklan ortaya-çıkar. Dahası bunlan Pers, Etiyopya ve Bizans İmparatorluğu gibi komşu devletlerin Kral ve İmparatorlan ile karşılaştırmak için haklı bir neden de yoktur. Bu yerelliderlerin sahip olduğu otorite ve yetki alanı, Sebe' ve Himyer hanedanlannın bulunduğu Güney Yemen krallıklan idarecilerinin yetki ve otoriteleri gibi aynı. anlamda da tanımlanamaz. Hatta Lahroller veya Gassarnler gibi tampon emirliklerin idarecileriyle de karşılaştınlall}azlar.
-~·
I 94 K halil Atlıarnina
O zaman bu krallara neden melik (h·al) unvanı veıilmiş ve niçin başlan ticlin (taçlar) ile süslenmiştir? Bu makale söz konusu sorulara cevap bulmaya, mulıik (krallar) fenomeniyle ilgilenmeye, .onların otoriteleri ve yetki alanlan ·kadar otoritelerini aldıklan kaynakl~rla ve bu otoritenin nasıl uyguhmdığını ortaya koymaya çalışacaktır.
I
İslam tarihi kaynaklan mulii.k el-Arab (Arap Kralları) olarak bilinen bazı kabile liderlerine atıfta bulunur. Bu krallara ilk referans, Peygamber tarafından komşu ülke krallarına gönderilen ve İslam'ı kabul etmeleri önerilen mektupların içinde yer almıştır. Kralların isim listesinde adı geçen beş Arap kral bulunmaktadır: İkisi U man bölgesinde (elCulenda el-Ezdi'nin iki oğlu Ceyfer ve 'Ubad kardeşler), ikisi Yemame'de (Hanife kabilesinden Hevze b. Ali ve Sümame b. Usal) ve
k beşincisi de Bahreyn'deki el-Münzir b. Sava el-Abdl'dir. 1
* Berzeit Üniversitesi: Çevirisi yapılan metin ai-Qantara, (Yol. XIX, Madıid I 998, Fasc. I) dergisinin 19-37 sayfalan arasında yer alan Khalil 'Athamina'ya ait "T!ıe Tribal Kingsin Pre-Islamic Arabia; A Study oftlıe Epitlıet Malik or Dlıü Al-Tiij in Early Arabic Traditions", makaleden alınmıştır.
**Yrd. Doç. Dr. Ondokuz Mayıs Üniversitesi İliihiyat Fakültesi *** Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler EnstitUsü ı İbn Hişiim, S'iretü'n-Nebeviyye, (ed. M. M. Abdülham!d, Kahire 1963), s. 1026; İbn
Sa'd, et-Tabakatü'I-Kubra (ed. E. Sachau, Leiden 1917), I/2, 18-19; el-Halebl, esS'ireü'II-Halebiyye (ed. Kahire I 964, III, 300-303; İbn Syyid en-Niis, Uyfınu'l-Eser (Kahire, t.y.}II, 266-270; ei-Makrizl, İmta'ü'l-Esma' (ed. M. M. Şakir, 2. ed., Katar, t.y., Kahire baskısından fotokopi, 1941), I, 308; İbn Hazm, Cevami'u's-S'ire
-::; (ed. I. Abbiis ve Niisır ed-Din ei-Esed), Kahire t.y., s. 29; İbnü'l-Cevzl, el-Vefa bi Alıvali'I-Mustafa (ed. M. Abdülvahit, Kahire, 1966), II, 738, 741-42; Ahmed Zeyni Dehliin, S'iretü'd-Dehlan (ed. Kahire h. 1310) II, 175-77; el-Ya'akfıbi, Tarih (ed. Beyrut 1960), II, 78; İbnü'l-Esir, el-Kamil fi'f-Tiir'ih (4. ed., Beyrut, 1983), II, 143, 146, 157; es-Süheyli', er-Ravdu'I-Ünuf (ed. Ebdurrahmiin ei-Vekil, Kaliire, 1967), VII, 465; İbn Kesir, ei-Bidaye ve'n-Nihaye (4.ed. Beyrut, 1979), IV, 273, V, 48; eiMes'udi, et-Tenb'ih ve'l-İşriif (ed. M. J. De Goje, Le1den, 1894), s. 260-61; edDiyarbekri, Tar'ihu'I-Ham'is (ed. Kahire, h. 1283), II, 92-94, I 16; Bu kraliann bazılanndan ara sıra şu kaynaklarda da zikredilmektedir: Ebu Yusuf, ei-Harac (4.ed., Kahire, h. 1392), s. 141; İbnü'I-Esir, Usdu'I-Gabe, (ed. Kahire, h. 1280), IV; 417; el-Kelkaşendi, Subhu'l-'A'şa (ed. Kahire, 1963), VI, 376, 379-380; Halife b. Hayyiit, Tarih (ed. Süheyl Zekkiir), Kah i re, 1 967, s. 46; İbn Hacer el-Askaliini, el-İsabe (ed. Kahire, h. 1328), no: 8216; ei-Beliizuri, Fütfıhu'I-Buldan (ed. Selahaddin eiMüneccid), Kahire, 1956-1957), s. 92, 95, 98, 1 05; İbn Hazm, Cemheretu Ensabi'l-Arab (ed. Abdus's-Seliim Harun), Kahire, 1962, s. 384; İbnü'l-Kelbi, Cemlıere
(ed. Niici Hasan, Beyrut, 1986), s. 201; Yakut ei-Hamevl, Mu'cemü'l-
Arabistan'da Kabile Krallan 195
Bu mektuplann gönderilme tarihleri hakkındaki anlaşmazlık ne olursa olsun -muhtemelen bu mektuplar ya Hudeybiye Antlaşması'ndan (628/6) önce ya hemen sonra yada Peygamber'in son günlerinde gönderilmiştir2- bu konuda oı1aya çıkan iki sağlam gerçek vardır: Biıincisi, bu mektuplar gerçekten gönderilmiştir. İkincisi, "taç sahibi anlamına gelen" zıi 't-taç unvanlı Hevze b. Ali'nin de aralannda bulunduğu melik ismiyle anılan gerçek liderlerin varolduğudur.3 Bu lider için şiir yazan Arap şairleıi onu bu isimle anmışlardır. Abdullah b. Tahir'i (Abbasilerin Horasan valisi) öven şiirinde isimsiz bir Pers'li Müslüman şair, Hevze b. Ali'nin taktığı kraliyet tacından mısralannda şöyle bahseder:
Fe-en te ev la bi-taji '!-mülki telbesulııl lı-1in Hevze b. Ali;yin ve-bn-i Zi Yezeni.4
"Başına taktığın kraliyet tacı ile
Hevze b. Ali ve (Museviliği kabul eden ve ülkesinde Etiyopya İstilası sırasında ölen Yemen' deki Himyer kabilesinden bir kral olan) (Seyf) b. Zi Y ezen' den daha değeri is in."
't
Hevze'nin tacına bir başka vesile ile bir şair tarafından da deği-nilmiştir.5 Her ikisinde de Hevze'nin tacı, krallık ve gücün egemenliğini sembolize eden bir enstrüman olarak ilk İslam nesillerinin ortak hafızasında iz bırakmıştır.
Buldan (ed. Beyrut, t.y.), s. v. (a. s. b. dh); ei-Cahiz, Resait (ed. Abdus's-Se1am Harun, Kahire, 1964), I, 183.
2 W. M. Watt, Muhammad at Madina, Oxford, 1968, ss. 345-347; M. J. Kister, "e1-Münzir b. Sava", E.P. ·
3 El~Müberred, el-Kamil fi'I-Luğa ve'l-Edeb, (ed. M. Ebfı'I-Fad1 İbrahim ve Seyyid Şihiita, Kahire, t.y.), III, 23; İbn Kuteybe, el-Me' arif (ed. Th. Ukaşe, 2.ed., Kahire, 1969), s. 115; el-Kamil, I, 276; Taberi, Tarih (ed. M. Ebfı'l-Fadl İbrahim, Kahire, 1961 ), II, 169.
4 E1-Muberred, II, 24; İbn Abdi Rabbih, ei-Ikdu'l-Fer'id (ed. A. Amin, A. El-Zeyn ve İ. El-Ebyari, 3. baskı, Kahire, 1965), I, 322; Yakut, a.g.e., s.v. (shadiyiiklı); esSa'alibi, Simaru'l-Qulfıb, (ed. M. Ebfı'l-Fadl İbrahim, Kahire, 1965), s. 521; İbn Tağriberdi, en-Nücfımu'z-Zahire (ed. Kahire, 1963), II, 169.
5 El-A'şii, Divanü'l-A'şa (ed. Beyrut 1960), s. 108; el-Muberred, a.g.e., II, 24; ezZebidi, Tacu'l-Arfıs (ed. Kahire, h. I306),s.v. (lı.v.dlı).
_..,.,...:-.-:·~-:-ı
196 Khalil Atlıarnina
Hevze b. Ali taç sahibi unvanını alan tek kişi değildi;. elFarazdak'ın6 belirttiğine göre kraliyet tacı olan, tae el-nıulkıı ta~nan Temim kabilesinin Iideri Hacib b. Zurara gibi diğer kabile liderleri de bu unvanı almışlardır.
Kinde kabilesinden bir lider olan el-Eş'as b. Kays'ı öven aşağıdaki mısrada olduğu gibi kraliılda ilgili unvanlar bazen şiirsel tem1inolojideki mu' ass ab bi 't-tiic, terimi ile bağdaşır. :
Ve mu 'assabun bit-tiici nıeji-iku rasihi Mulukun la- 'amruka riisilıu 'l-evtiidi.7
"Başı taç ile süslenen bir adam senin sayende kökleri derin olan krallığa kavuşur."
Taç giymeyle krallık arasında sıkı bir ilinti kurulmuştur. Şair el~'şa, Pers Kralı 'nı işaret ederek onu zii 't-taç diye anmıştır.8 Bu unvan şair nesillerinin zihinlerine kazınmış ve böylece zii 't-tiiç terimi, klasik Arap şiiri örneklerinde kanıtlandığı gibi melik terimiyle eş anlamlı olmuştur. 9 Fakat başlanna taç giyip zıt 't-tiiç unvanını alan, ancak kendisine duyulan saygıdan dolayı Mekke'de kimsenin kendisiyle aynı renkte sank giymediği söylenen Mekkeli idareciler Sa'id b. el-As, Ebu Uhayha 10 da olduğu gibi hallık rütbesine yükselemeyip başlanıu süslemek için taç kullanan krallar da bulunuyordu. 11 Öte yandan Ebu Uhayha'ya melik unvanının verilmemiş olması, her zaman krallığın statüsünü yansıtan zu 't-tiiç teriminin resmi-siyasi önemini geçersiz kılmaz.
6 Tae ile krallık unvanı arasındaki bağ el-Ferazdak'ın tfıcü 'l-mülk'e atıfta bulunduğu şiirde açıkça ortaya konmuştur; Dlvanü'l-Farazdak (ed. Beyrut, ı966), I, ıoo; Ebfi'I-Beka', el-Menakıbü'l-Mezyediyye, (ed. Ş. Dararka ve M. Kharesat, Amman, ı 984), s. 62; Eb 'u Ubeyde, en-N eka 'id, (ed. A. Bevan, Leiden, ı 905), s. 76, 464.
7 Ebfi'l-Beka', s. 75; Nasr b. Muzahim, Vak'atu Sıffin, (ed. Abdusselam Harun, Kahire, h. 1328), s. 22.
8 Dlvanü'l-A'şa, s. 57; Ebı1'1-Beka', s. 407. 9 Örneğin Ahtal şiirinde S asanilerin kralını zii 't-tfıç unvanıyla an mıştır. Bkn. Ebı1'1-
Beka', s., 400. Aynı sıfat vassal Hlre Kralı Hani b. Kabise eş-Şeybanl'ye atfedilen bir şiirde de onun için kullanılmıştır. Bkn. Aynı yer.
10 Onun hakkında bkn. İbn Habib, Münemmak (ed. Hurşi'd A. Fafik), Haydarabad, I 964, ss. 130-138 (index); Aynı yazar, ei-Muhabber (ed. E. Lechten Steiter, Haydarabad, h. 1361), (index).
11 Ebu Uhayha'nın sanğından yazan bilinmeyen bir şiirde zikredilir. Bkn. elMuhabber, s. 165; ez-Zemahşeıi, Rebi' ei-Ebrar (ed. S. El-Nu'ayml, Bağdat, t.y.), IV, 2, 2ı8.
Arabistan'da Kabile Krallan 197
Halid b. Yezid b. Mu'aviye'ye atfedilen bir dizede, şair baba tarafından Ebu Uhayha 'nın torunu, anne tarafından Halife Osman'ın torunu olan Umame adındaki bir kadına değinir. O, bu kadın tarafından somutlaştınIan ( dünyevi) krallığın ve (dini) halifeliğin iki unsurundan söz eder. Bunlar kendisine Ebu Uhayha ve Osman' dan mirastır. Şair şöyle der:
lık"
Fe in lıuztelıa semme el-lıilafetu ba 'delıa Te 'lıuz lıayra 'i/kay minberin ve-seril-f. 12
"Şayet sen onu kazanırsan sonunda halifeliği de kazanırsın o zaman sen en saygın iki şeyin sahibi olursun: Halifelik ve kral-
Bu şiirde minher (vaizin h.'iirsüsü) İslami anlamda hilafetin unsurunu temsil ederken, serir (hükümdarlık tahtı) İslam öncesi dönemde dünyevi hükümdarlık unsurunu sembolize etmektedir.
Anlaşıldığı kadanyla Halid b. Yezid'in şiirinde zii '!- 'amama (sank sahibi) ve zıl 't-taç (taç sahibi) ifadeleri arasında hiç fark olmadığı izienimi verilmiş ve böylece Ebu Uhayha aynı anda her iki unvanı da almıştır. İki terimin bu anlamdaş yorumu, Ebu Uhayha'nın sank takmasından kaynaklanan bir sı fat olarak zi't 't-taç unvanıyla anılan bir kişi olması gerçeğine karşın onun !aç giyen krallar kapsamına alınmasına karşı çıkan yazar Menakıb el-Mezyediyye'nin tarafından birleştirilmiştir. 13 Fakat Pers geleneğindeki "taç" terimiyle paralel olan Arap geleneğindeki 'amamanın manasından anlaşılan haberdar olmayan Ebu'l-Beka'nın
fikrinin-bir temeli yoktur. Bir adama kabile liderliği, yani seyyid konumu verildiği zaman kıımızı bir sanlda taçlandınlırdı; 14 bu şu Arap atasözünün nedenini izah eder: el- 'amaimu ticanü 'l-Arab (Sank Arabın tacıdır.) 15
12 Ebfı'l-Beka', s. 70-71; ei-.Muberred, I, 347; El-Beli'ızuri, Ensabu'l-Eşriif (ed. M. Sch!oessinger, Jerusalem, 1938), IV(B), 70.
13 Ebfı'l-Beka', s. 71. 14 Lisanü'I-Arab, s. v. (' .m.m.). 15 Simaru'l-Kulfib, s. 159. Sirnar el-Qulfıb, s. 159. Ta'assaba bi'l-'isfıbeti 'birisinin başına sank veya sargı takması" ifadesinin, isiibe teriminin geniş anlamda "taç" manasma gelmesinden dolayı bir kral gibi taç giymeden başka bir anlamının olmadığını belirtrnek gerekir. Bunun önemi Abdullah b. Ubey'in yandaşlan tarafından taçlandınlması uygulamasıyla ilgili kelimelerden açıkça anlaşılmaktadır. Kaynak şöyle başlar: ve leqad istalalıa elılu lıfızilıi el-balırati 'affı en yutavviU!ıu, fe ye'sibiilıu bi-isfıbeti. lbn Şebbe, Ahbaru'I-Medine (ed. Fehlm M. Şeltfıt, Beyrut, 1990), I, 357; Lisanu'I-Arab, s. v. ('.ş. b.); el-Buhar!, Sahilı (ed. Kahire h. 1378), VI, 50; Amr b. Kulsfım'e atfedilen bir şiirde el-Enbari, 'asfıbe terimini taç giyme ey-
198 Khalil Atlıarnina
Ebu'l-Beka'nın bir kabile liderini taç giymiş idareciler grubu olan aslıdbu 't-tdc'dan ayırmaya kalkışmasının başka bir nedeni daha vardır.Bu sebebe konu olan kişi, kabile anlayışına göre bu gruba dahil olan Malik b. Avf en-Nasri'dir. 16 Bu şahıs Huneyn savaşında Müslümanlara. karş1 kurulan Revazin kabileler ittifakının başkamydı, fakat kabilesi yenilince İslam'a girdi. 17 Bir saygı tezahürli olarak ve yenidine girmesini sağlamak için Peygamber ona yüz deve verdi. 18 Ebfı'l-Beka' bu sa-· vaşta Malik'e komutanlık verilmesinin nedenini, onun kabile lideri olduğu gerçeğinden değil, sevindirici bir haber olarak onun yardımını sağlamak amacından kaynaklandığını iddia eder. 19 Fakat Ebfı'l-Beka'nın gerekçeleri doğru değildir; doğrusu ise Malik, Revazin ittifakının/drisi -savaşan atlı- olmasının yanı sıra seyyid olduğu için ona komutanlık verilmişti?0 Revazin tarafından seçilen kişi, savaşa katılımından dolayı yüceltilen, altmış yaşlannda ve gönne yeteneğini kaybetmiş Dureyd b. es-Simma'dan başkası değildi.21
Malik b. A vf' ın zıl 't-tdc unvanını kullananlar kategorisine dahil edilmesinin nedenleri, Ebfı'l-Beka' tarafından kabul edilemezken, zıl 'ttdc unvanını kullanan Harise b. 'Amr eş-Şeybani adındaki başka bir kabile lideri açısından durum farklıdır.22 Harise'nin taç giymesi bu dö-
!emi olarak ad landım bkn.el-Enban, Şerh el-Qasaidü's-Seb' et-Tıval (ed. Abdiisselam Harun 2. baskı Kalüre 1969), s. 389. Belazun'nin el-Ya'kı1bi'de geçen ve asabetlııı bi isiibe terimini yanlış anladığı görülüyor, çünkü Hz. Muhammed'in vefatından sonra halife olarak kendi adaylannı seçmek için Benı1 Sa'lde'nin Saklfe toplantısına davet edildiği zaman Sa'd b. Ubade'nin humma hastalığına yakalandığı sonucuna vanr. Belfızuri, Ensabu'I-Eşraf (ed. M. Hamidullah, Kahire, 1959), I, 581; aynı şekilde el-Halebl de, Sa'd'ın o toplantıda hasta olduğunu belirterek benzer hataya düşmüştür. Bkn. es-Siretü'l-Halebiyye, III, 479; El-Ya'kfıbl'de kullanılan· ifade aslında kabile geleneğine göre taç giyme uygulamasını belirtir. Bu bağlamda isiibe kelimesi humma veya başka bir çeşit hastalık anlamına gelmez. Bkn. Tarihu'I-Ya'kfıbi, II, 123; D. Ayalo'nun İslam Ansiklopedisi ikinci cildinde me/ik terimiyle ilgili yorumunda İslam öncesi monarşi kavramına yer vermemesi şaşırtıcıdır.
16 Ebfı'l-Beka', s. 72. 17 İbn Hazm, a.g.e., s., 269; el-Vakıdl, el-Meğazi, ed. M. Jones, Oxford, 1966, s. 886. 18 İbn Düreyd, ei-İştikak (ed. Abdiisselam Harfın, 2. baskı, Bağdat, 1 979), s. 292. 19 Ebfı'l-Beka', s. 72. 20 El-Viikıdl, s. 805, 885. 21 El-Isfehil.ni, el-Eğani (ed. Kahire, h. 1285), IX, 2, 18; el-Vakıdi, s. 886; İbn Hişfım,
s. 889. 22 İbn Hazm, a.g.e., 324; Ebfı'l-Bekii', s. 62.
Arabistan'da Kabile Krallan 199
nemi şekillendireıi kabileler arası karınaşık _ilişkilerle özdeşleşmişti:
Bekr b. Va'il kabilesi el-Hl're kralına baş kaldırınca, el-Hire idarecisine karşı yardım ve desteğini kazanmak için Kinde hanedamndan olan düşman kralın egemenliğine girdi. Fakat işler Bekr b. Va'il kabilesinin umduğu gibi gitmedi. El-Hire kralı el-Münzir ile Kinde hanedanının kızının evlenmesiyle iki kral barış yaptı.23 Ortaya çıkan durumun ışığında Bekr b. Va'il kabilesinin adamları kendi idarecileri olarak Haıise b. 'Amr eşŞeybani'ye taç giydirdiler ve ona kendi kralları gibi davrandılar.24
Harise b. 'Amr eş-Şeybani'nin taç giyme merasinünden iki şey anlaşılabilir: Birincisi, onun taç giyme merasirrii üçüncü bir grubun olmayıp yerel halkın girişimiydi (o tarihlerde Pers kralları veya onların, bölgesel olayları ilgilendiren konularda son sözü söyleme hakkına sahip yerel temsilcileri olduğu zaman genellikle meydana geldiği gibi) ve ikincisi taç giyme merasimi, amacı Hire kralınca uygulanan hegemonya boyunduruğunu kırmak olan siyasi konumu güçlendinnek için düzenlenen bir eylemdi. Bu kabile üyeleıi için -diğerlerinde olduğu gibi- kendilerini boyunduruktan kurtarınak demek, el-Hire kralı tarafından alınan senelik haraçtan ve kendi bağlılık ve itaatlerini temin etmek için bazı
_ gençleri rehin e olarak "Vem1e zorunluluğundan kuıtulmak demekti. 25
Haıise b. 'Amr eş-Şeybani'nin taç giyme durumu İslam öncesi dö- -nem için ya da Cahiliye ve Peygamberin ölümünü müteakip Ebu Bekir'in hilafetinin başlangıcında kabile isyanları olarak patlak veren ve İslam taıihi kaynaklannın er-ridde olarak tanımladığı dinden dönme savaşları olarak bilinen İslam arasındaki geçiş dönemi için alışılmadık değildi. Hadramevt bölgesinde Benu Veli'a adında güneyli bir kabilenin karışmış olduğu bir isyan kaydı bulunmaktadır. Bu bölgeyi denetim altında tutan Medine hükümeti isyanı bastırınak için harekete geçti ve kabile üyelerini yenilgiye uğrattı. Onlar el-Eş'as adıyla bilinen Kinde kabilesinden bir idarecinin kalesine sığındılar ve Müslüman askerlere karşı savaşlarında onun yardımını istediler. Fakat el-Eş 'as, kralları olarak kendisine taç giydinneleri şaıiıyla yardımın mümkün olacağını belirtti, onlar da bunu tereddütsüz kabul ettiler. Onlar el-Eş'as'ı kral olarak tanıdılar ve Kahtan soyundan olan kralların taçlandırıldığı gibi aynı şe-
2~ En-Naka'id, s. 267, ss. 1072-1073. 24 Ebu'I-Beka', s. 62. 25 Kister, M. J., "el-Hira; Some Notes on its Relations with Arabia", Arabica 15
(1968), ss. 143-169.
200 Khalil Athamina
kilde ona taç giydirdiler.26 Bu durumda ise, bir kimse aynı iki öğe oı1aya koyabilir: Bunlar kişisel inisiyatif ve taç giymeyi harekete geçiren arka plançlaki siyasi sebep.
Siyasi öğe, zorla kabul ettirilen harici bir politik güce karşı bir başkaldırı eylemi olarak işlev gören taç giynıe durumunda açik;ça ortaya çıkmaktadır. Birinci Halife Ebu Bekir idaresine karşı isyancılan yönlendiren çeşitli kabile liderleri ve yalancı peygamberler Medine'deki idare tarafından zorla kabul ettirilen hakimiyetin boyunduruğunu kırma eylemini temsil eden taçlar giymişlerdir.27 Fakat bazen siyasi öğe Süleym kabilesinin 'Abbas b. Enes er-Ri'li'yi taçlandınna karannda olduğu gibi, kabile liderlerinin taç giynıesi, hakkında ortaya çıkan koşullar nedeniyle apaçık yok olmuştur. Bu karar amacı gerçekleştinnede uygulanamadı, çünkü taç giyecek aday kabileyi terk edip kendisine koruma sağlayan başka bir kabileye sığımiuştı. Bu olay 'Abbas er-Ri'li'nin akrabalanndan birisi tarafından aşağılanmasından sonra vuku bulmuş_tu.28 Bilindiği gibi taç adayı hem kendi kabilesinde hem de diğer kabileler arasında ön plana çıkan soylu bir şahsiyetti.29 'Abbas el-Ri'li'nin durumunda bir dizi engellerle aÇıklanan sadece içsel olaydan kaynaklanan fak1:örler ve. Süleym kabilesinde taç giymeye karşı olan çeşitli boylarm karşıt eylemleri rol oynamıştı.30
Medineli bir lider olan 'Abdullah b. Ubeyy'e taç takına önerisinin hikayesinden dış politik öğe kaybolmuştur. Kayıtlara göre bu taçlandır-
26 İbn Ebi'l-Hadid, Şerhu Nehcü'I-Belağa (ed. M. Ebfı el-Fadl İbrahim, Kahire, 1961), I, 295; Ebu Hilal el-' Askeri, ei-Eva'il (ed. M. Seyyid el-Vekll, Tanta, Mısır, 1987), s. 310. Diğer bir versiyona göre el-Eş'as'ın taç giyme inisiyatifi Benfı 'Amr b. Mu'aviye'den gelir. Qalkaşendi', a.g.e., I, 16. Benfı 'Amr b. Mu'aviye'nin irtidadı hakkında yeni bir veri Lecker'in araştırınasında verilmektedir. "Kinda on the eve of Islam ... ", JRAS 4 (part 3), 1994, ss. 333-356.
27 El-Ya'kfıbi, a.g.e., II, 128. 28 El-Eğani, XVI, 57. Benfı Süleym'in ünlü şairi el-Hansa'nın kardeşi olan Malik b.
ei-Şeharid adındaki başka birisinin taçlandınldığı kaydedilmiştir. Bkn. İbn Hazm, a.g.e., s. 2 I 6. Kral unvanını kullanan Süleym 'in diğer liderleri hakkında bkıı. M. Lecker, The Benfı Sulaym, The Hebrew University, Jerusalem, 1989, ss. 219-220.
29 Er-Ri'li hakkında bkıı. Belazuri, Ensabü'I-Eşril.f, MS. 'Aser Efendi, Süleymaniye, İstanbul, numaralar 597, 598, pt. II, fo!. 21 Oa; Vakıdi, s. 353; Naka'id, s. 302; eiEğan1, XVI, s.l40.
30 Başka bir kayda göre Süleym, birKinaneli tarafından oğlu öldürülen Malik b. Serid adında diğer bir kabile liderini taçlandırınıştı. Bkıı. İbn Hazm, a.g.e., s., 26 I. Kabileden el-'Abbas b. Mirdas adıyla bilinen diğer bir lider Benfı Süleym'in ei-Ri'li için hazırladığı tacı almak istemişti, ancak başaramadı. Bakıı. ei-Eğani, XVI, 140.
ı
\
Arabistan'da Kabile Krallan 201
ma planı, ya Hazrec kabilesinin (bu şehirdeki egemen kabile) veya hem Hazrec kabilesi hem de Evs kabilesinin koordineli bir cabalan sonucu Medineli (Yesrib) Arap sakinierin inisiyatifinde ortaya çıkmıştı. 31
İbn Ubeyy'in taç giyme törenine dair bütün verilerden, sadece elMes'iidi tarafından kaydedilen bilgi bunu yalanlar. EI-Mes'iidi'ye göre, Hazrec kabilesi Evs kabilesini taç giymeye zorlamıştır.32 Fakat bu versiyonu kabul etmek zordur, zira taç giymenin arifesinde Yesrib'de koşullar ve genel durum, daha güçlü taraf olsalar bile Hazreç açısından tek taraflı bir inisiyatifi sağlamış gözükmemektedİr. Taçlandınlacak adayla ilgili olarak İbn Ubeyy, şehrin sakinlerinin iki hizbi arasındaki önemli ölçüde kanın döküldüğü karşılıklı şiddet eylemleri konusunda -özellikle kanlı Bu 'as savaşında, nötr duruşunu sürdürerek kendi itibannı muhafaza etti. 33 Ek olarak, İbn Ubeyy nonnal bir kabile lideri değildi; daha doğrusu eşsiz askeri gücün hakim bir sembolüydü, bu yüzden Medine muhariplerinin üçte biri onun emrindeydi.34 Eğer ihtiyaç duyulursa, kendi kabilesinden, "yanaşıklanndan" mevalilıi ve Medine dışındaki müttefiklerinden iki bin savaşçıyı harekete geçirebilirdi.35 Onun sosyal statüsü, askeri gücü ve nüfuz oranı tarihsel kayıtlarda yansıtılmıştır.36
Bu yazann düşüncesinde, Abdullah b. Ubeyy'in taç giyınesi fikrinin arka planında, lıicret37 arifesinde Medine'yi şekillendiren uzlaşma atmosferi ile beraber bütün bu gerçeklerin hepsi mevcuttu,
31 Bu konuyla ilgili kaynaklann tartışmalı yapısı hakkında bakınız. İbn Kudame eiMakdisl, ei-İstihsar (ed. 'Ali Nuveyhid, Beyrut, 1972), s. 185; Yakıdl, s., 419; İbn Şebbe, a.g.e., I, 357; Buhari, YI, 50; Lisanü'I-'Arab, s.v. (b.h.r.); İbn Hişam, s. 759; et-Taberi, a.g.e., II, 606; ei-Kula'i, ei-İktifft, (ed. M. 'Abdülvahid, Beyrut 1970), II, 218; Ebü'1-Beqa', ss., 63-64; İmta'ü'l-Esma', I, 202; el-Süheyll, a.g.e., YI, 402; İbnü'1-Eslr, en-Nihaye, (ed. M. Tinahl and Tahir ez-Zavl, Beynıt, 1963), I, 100; etTenbih ve'l-İşrftf, s. 272; es-Siretü'I-Halebiyye, II, 598; ed-Diyarbekri, a.g.e., I, 472; İbn Manzilr, Muhtasaru İbn 'Asakir (ed. Me'miln Sağurcl, Dımeşk, 1989), XXV, 291.
32 İbn Sa'id ei-Endelusl, Neşvetü't-Tarab (ed. Nasrat 'Abdrrahman, 'Amman, 1982), I, 264.
33 El-Kamil, I, 418. 34 El-Me'arif, s., 159; Wensick, A. T., Muhammad and the Jews of Medina, (tr . . And ed. By W. Behn, Freirburg, 1975), ss., 33-36.
35 Et-Taberi, a.g.e., Il, 553. 36 İbn Hişam, s., 307, 759, 761; es-Siretü'l-Halebiyye, II, 598; Watt, Muhammad at
Medina, s., 184; Wensick, ss., 33-36. 37 İbn Hişam, s., 292; es-Siretü'I-Halebiyye, II, 159; İbn Sa'd, 1(1), 147; et-Taberi,
a.g.e., II, 354.
202 Khalil Atlıarnina
II Ebu'l-Beka', Hevze b. 'Ali el-Hanefı'nin tacından bahsederken,
Hevze'nin gerçekte kendi kabilesinde soylu bir şahsiyet olduğunu, ancak b aşma san k takacak kadar üst bir mertebeye erişemediğini söyler. 38
Ebu'l-Beka'nın sözleri Hevze'nin bir taç sahibi olduğu inkarının önemsiz bir imasını içennez, aynı zamanda Ebu '1-Beka', bu tacın değerini küçüınsemeye ve o dönemdeki meşhur krallara ait olan taçlar ile aynı kategoride olmadığını göstenneye kalkışır. Ebu '1-Beka'nın görüşüne göre bu taç, az sayıdaki bir dizi bonculda sanğını süsleyen ve ayıu zamanda bir kabile lideri olan seyyidin derecesine uygun olan basit bir taç idi. Fakat anlaşılan, bu tacm kınnızı bir kraliyet tacı olduğu izlenimini veren şairlerdi.39 Anlaşılan Ebu '1-Beka' Hevze'nin tacıyla ilgili kaydın farkına varamamıştır. Buna göre Hevze, Pers Kralı Kisra sarayına çağıılmış ve burada zıi 't-tiiç ismiyle anılmasına sebep olan bir inci kolye ile kral tarafından taçlandııı hnıştır.40
Bu bağlamda Ebu'l-Beka', Pers kralını zikretmeyen ve Hevze'nin tacını birkaç basit boncuktan başka bir anlamı olmayan ınodası geçmiş bir taç olarak tarif eden Ebu 'Ubeyde'nin versiyonuna bel bağlamıştır. Bu kayıtta Ebu 'Ubeyde, taçları Himyer hanedanının güney krallıklahnın ve Ma'ad'ın torunları olup kraliyet mirasından herhangi bir pay aIaınaınış olan kuzey hükümdarlannın taçlanyla koşulsuz bir şekilde ilintilendiıir.41
Bütün gerçekliğiyle, Ebu 'Ubeyde'nin versiyonu eleştiriden muaf değildir. Her şeyden önce, Hevze'nin tacından bahsedenler o dönemin şairleıiydi ve onlar bu tacı şair el-A'şa'mn yaptığı gibi krallığa ait her türlü değerden yoksun, sıradan bir bon,cuklar dizisi olarak basit gönneınişlerdir. Dahası, diğer bir şair olan Lebid, başka bir liderle ilgili olarak
38 Ebu '1-Beka', s. 55. 39 lbid., s. 55. 40 EI-Kamil, I, 275-276; et-Taberi, II, 1 69. Hevze'nin tacının sanğında bir miktar inci bulunduğu kaydedilmiştir. İbn Düreyd, a.g.e., s., 348. İbn Kelbi'nin versiyonuna göre sanğın değeri 30.000 dirhem olarak tahmin edilmiştir, Cemheretü'l-Ensab, s., 539.
41 EI-Müberred, a.g.e., Il, 24, III, 23; el-'lkdü'l-Fer'id, II, 243-244; es-Süheyli, a.g.e., V, 41.
Arabistan'da Kabile Krallan 203
gerçekte bu boncuklaıın tacı meydana getirdiğini vurgular:n Bu boncuklar basit, sıradan boncuklar değildi; dahası bunlar kraliyet tacını süsleyen incilerdi.~3 Bu tür inciler pahalılığı ve özel değeri yüzünden kolayca elde edilemezdi. Bunları elde etmedeki zorluk ve almak icin harcanan . . çaba, herhangi biiisinin el-Vakıdi'nin kaydından anlayabileceği gibi, Abdullah b. Ubeyy'e taç giydinne girişiminde neden önce davranıldığını iyi anlatmış olabilir.~ Bu bağlamda, Arap kültürel üstünlüğünün temelini sarsan ve Arap kabileleıinin, eksiklikleıini mesalib, vurgulamak için bazı yazılar adamış olsa da, Ebu Ubeyde'nin şu 'ubiyye'nin bir üyesi olduğunu beliıimekte yarar vardır.45 Bu, Hevze'nin tacı ile ilgili onun versiyonunun güvenilirliğini azaltan bir başka faktördür. Tacın değerigerçekte, herhangi bir taçtan- tacı süsleyen İncilerin değerine göre belirlenir. Hevze'nin tacı Persleıin Hireli Benı1 Nasr hanedamndan olan temsilcilerine verdiği taçlardan üç kat daha değerliydi: Benlı Nasr'a verilen tacın değerinin on bin dirhemden fazla olmadığı beliıiilirken, 46
Hevze'nin tacınm değeri otuz bin dirhem idi.47 Bununla birlikte, her durumda bu taçlar ile Pers hükümdarlannın kraliyet taçları arasındaki fark oldukça büyüktü: Kı·aliyet tacının aşırı büyüklüğü ve ağırlığmdan dolayı o, kralların başma takılamıyordu; gerçekte kraliyet tahtının üzerindeki tavanda asılıydı ve kral tahta oturduğu zaman, onun kafası tacın boşluğuna geliyordu ve sanki kral onu takıyoıınuş gibi gö~iinüyordu.48
42 Lebid bu şiirde klıarazfrt el-mu/k teriminden bahsetmiştir. Es-Suheyli, a.g.e., V, 41; el-Kali, İsma'il b. el-Kasim, Emiili (ed. M.A. el-Asma'i, Kahire ı 926), I, 75; Simaru'l-kulfib, s., 184; Lisanü'l-Arab, (kh.r.z.); Tacü'l-'arfis, s.v. (kh.r.z.).
43 Lisanü'l-Arab, (kh.r.z.). 44 el-Vakıdi, s., 419; İmta'ü'l-Esma', I, 202; et-Taberi, ll, 606; ed-Diyarbekri, a.g.e.,
I, 472; es-Siretü'I-Halebiyye, ll, 598. 45 Şu'ılbi;~ve'nin bakış açısını kabul etme konusunda Ebü Ubeyde'nin, eğilimi için
bkn. Yaküt el-Hamevl, İrşadü'l-'Arab (ed. S.D. Margoliouth, 3. ed., Kahire 1938), XIX, 156; es-Suyüti, Buğyetü'l-Vu'at (ed. Kahire, t.y.), s., 395. Bu bağlamda Ebü Ubeyde'nin şu'fibiyye konusuyla ilgili Goldziher ve H.A.R. Gibb'in ulaştığı çelişkili sonuçlardan bahsetmek gerekir. Önceki Müslüman geleneği kabul ederken, sonraki bu geleneğin yanlış olan yapısını ispat etmeye kalkışmıştır. Bkn. H.A.R. Gibb, "Abfi 'Ubayda", E.!?.
46 Ebfı'I-Beka', s. 62. · 47 Cemheretü'n-Neseb, s. 539; ei-Eğani, XVII, 79. 48 Ancak Araplann Medain'deki (Ctseiphon) kraliyet sarayından yağmaladıklan Yez
dicerd'in tacı çok daha basitti. Bkn. Shaked, Sh .. "From Iran to Islam: On Same Symbols of Royalty", JSAI VII (J 986), 75-91.
__,_.;-.-·---:---'
l 204 Khalil Atlıarnina
Taçlara ek olarak diğer semboller, görkemli eşyalar ve kraliyet geleneği tasvirleıi bize kadar ulaşmıştır. Zikredilen bu eşyalar arasında kral tahtının üstünde veya odasında bulunan aynı zamanda yas~ık olarak. da kullanılan mindeıin küçük bir çeşidi nemarik vardır.49 Şair Cerir uzunca şiirlerinden birisinde nemarik üzerinde oturup içki jçmede krala eşlik eden ve kabilesinin ileri gelen şahsiyetlerinden olan Varaka' b. 'Attab'ı över.50 Nanzat (çoğulu: anmat) adında, yastıklann kenanna yerleştirilen ve Pers kı·aliyet tahtının aksesuarlarının bir parçası olan değişik bir renkli halı türü51 kabile kralının oturduğu yere doğru bulunurdu. El-'A'şa şiirlerinden birisinde, sabahleyin kı-aliyet yastıklan ve renkli halılada kaplanmış tahtına oturan kı-alın yüzünü "parlak bir kılıç kadar ışıltılı" olarak tavsif eder.52
Visade (yastık) İslami gelenekte krallık ve hükümdarlığın bir sembolü olmuştur. Ensar (Peygamberin Medine'li arkadaşları) Peygamberin ölümünden sonra halifelik için kendi liderleri olan Sa'd b. 'Ubade'yi aday olarak önerdiği zaman, onu oturtmuşlar ve yaslanması için ona, yastık vermişlerdir. 53 Visade meşru idarenin İslami bir sembolü oldu. Abbasi hanedanının Ali hanedanına karşı mücadelesi bağlamında,
visade bu mücadelede bir araç olarak ortaya çıkar: Abbasiler'in kendi hakimiyetlerinin yasallığını güçlendirme girişimlerinde, onlar posttan mamul bir yastığa yaslanan Peygamberin yanına Ali'nin oturduğundan bahseden, Ali'ye ait bir kayıt ileri sürerler; Bu kayda göre el-Abbas (Abbasi hanedanının atası) içeri girdiğinde Peygamber ona visade verip
· 49 Kralın odasının zeminine serilen bir çeşit küçük halı olarak nemarz k, Kadisiye savaşı
öncesi Pers generali Rüstem ile görüşmek için gönderilen Arap elçisi Reb'i b. 'Amr tarafından tarif edilmiştir. (el-Taberi, III, 519). Müslümaniann Kureyşliler tarafından yenildiği Uhud Savaşından önce, nemiirik bir tür halı olarak Hind'in (Mu'iiviye'nin annesi) recezinde zikredilmiştir. Bkn. el-Viikıdl, s. 225; İbn Hişiim, 588; Lisiinü'lArab, s.v. (n.m.r.q.); el-Kurtubl, el-Cami' Ii-Ahkami'I-Kur'an (ed. Beyrut, 1988), XX, 24; en-Nihiiye, lV, I 18.
50 En-Nekii'id, s. 781; Divanu Carir (ed. Nu'miin Tiihii, Cairo 1971), II, 934; Kurtubl, a.g.e., XX, 24.
51 Shaked, a.g.e. 52 el-A'şii'nın şiiri, kralı anmiit ve vasii 'id üzerinde otururken tasvir eder. Divanü'l
A'şa, s. 44. Namat'ın kral tahtı üstünde bulunan renkli bir örtü olduğu kaydedilmiştir. Sade ve renksiz bir örtü bu kategoride yer almaz. Lisanü'l-'arab, (n.m.t.).
53 Ensabü'I-Eşriif, 1, 581.
Arabistan'da Kabile Krallan 205
otunnasını söyledi. 54 Bu bağlamda Halife I. Ömer'in bir yastığı olup gittiği her yere götürdüğü belirtilmektedir. 55
Kralın tahtı merkezi unsur olmalıdır, fakat bir taht ile diğeri arasında daha yüksek oturak için açık önceliği olanı karşılaştınna yapmak üzere her zaman bir oda vardı. Bu, Hire kralının tahtıyla Suriye'deki Gassani kralının tahtı arasındaki karşılaştınnadan açıkça ortaya çıkar.56
Bu unsurlann hepsi Emevi ve Abbasi hanedanlannın saraylannda bulunmaya devam etmiştir, fakat hakimiyet veya saltanat sembolleri içerdikleri için Cahiliye'ye özgü karakterleri yüzünden ve halifelerin imansız krallar gibi olmak istememeleri nedeniyle onlar bundan vazgeçtiler.57 Dahası, onlar kendilerine ideal İslami liderin tartışmasız konumuna yükselten İslam-dini karakterli bir unvan ve semboller venneye özen gösterdiler. 58
Kabile krallan fenomeninin tesis edilmesinin açık bir sonucu, İslam öncesi Arap toplumunun bilgisizliği içinde bu krallann bir karakteristik imaj oluştunnasıydı. Kral ile toplum ve kral ile kitleler arasındaki yönetim ilişkilerini düzenleyen karşılıklı davranış kurallan bile mevcuttu. Arap geleneği özellilde kralla karşılaşan sıradan bir insanın saygıyla kanşık korkusu üzerinde dunnuştur. Bu bağlamda İbn Sa'd Peygamber ile karşılaşan özel bir kişiden söz eder. O, peygamber ile karşılaştığı zaman korkudan dehşete kapılmış ve titremeye başlamıştı. Peygamber onu şu sözlerle sakinleştirmeye çalıştı: "Ben bir kral değil, Kureyş kabilesinden olan sıradan bir kadının oğluyum."59
54 Güç ve saltanatın bir sembolü olarak visade'nin önemi, hilafet konusunda kendi saltanat iddialannı ve meşru haklannı desteklemek için ortaya konan Abbasi yanlısı bir kayıt tarafından doğrulanmaktadır. Bu kayda göre 'Ali' b. Ebi Talib ve amcası elAbbas Peygamber'i evinde ziyaret ettiler ve onu bir visade'ye yaslanmış buldular. Peygamber visade 'yi kaldınp Abbiis'a verdi ve şöyle dedi: 'Bunun üzerine otur.' Anonim yazar, Ahbaru'l-'Abbas (ed. Ed-Diiri, Abdülaziz and A. EI-Muttalibl, Beyrut, 1971 ), ss. 186-187.
55 Shaked, a.g.e. 56 Amali' el-Qiili', I, 257-258; yııkanda 12. dipnot. 57 Ebii'l-Bekii', s. 83-84; el-Eğiin'i, IV, 158; İslam öncesi kraliyet sembolleri İslam
idaresinde İsliimi sembollere değiştirildi. Yeni semboller hakkında bkn. G. Zeydiin, Tiirihu't-Temedduni'l-İsliim'i (ed. Beyrut, 1967), I, 133.
58 Crone, P. And Hinds, M., God's Caliph, Religious Autority in the First Centuries of Islam, Cambridge, 1986, s. 33.
59 İbn Sa'd, I(l ), 4; İbn İshak, es-Siyer ve'l-Meğaz'i (ed. Süheyl Zekkiir, Damascus, 1976), s. 169.
_ _.,.....;--.-·--. 1
206 Khalil Atlıarnina
Kraliann prestiji, somut ifadesini, kralların korumasını .sağlamış olanlar tarafından sahip olunan güvenlik duygusunda bulunımfştur. Yemen'e giden bazı Kureyşli tüccarlar kendileıini Kinde krallığı hanedanının torunları olarak tanıtmıştırlar ve bu yüzden zarar gönnederi serbestçe hareket edebilmişle~·di.60 Hevze b. 'Ali Peygambere gönderdiği bir cevabİ mektupta bu lıayba atıfta bulunur.61 Krallara verilen selam, elA'şa'nın mısralarında belirtildiği gibi başı eğerek selamlama ve kişinin küçülınesi eylemi olan sücıld ile birlikte meydana ·gelirdi.62 Peygamber'in hadisi alışılmış ve süciid seramanİsinin başlangıcını ifade eden asa sallama olan kralın taşıdığı kısa bir hükümdar asasından bahseden süciid' dan söz eder. 63 Krallar savaş esiri olarak alındıkları zaman özeL muamele görürlerdi: Sıradan tutsakların favoıileri bir utanç işareti olarak ve küçük düşürülmek için tıraş edilirken, krallar bundan muaf tutulurdu.64 Ek olarak, bir kralı serbest bırakmak için ödenen fidye miktarı sıradan bir tutsak için ödenen fidyenin on katı olan bin deve idi.65
III Sasaniler, kendi vassal Lahmi krallan vasıtasıyla, Arap aşiretlerini
kontrol altında tutmak ve özellikle onların yağınalarından korumak veya Irak'ın verimli topraklarındaki yerleşik bölgeleri vergilendim1ek yada kervan ticaretinin yağmalanmasını engellemek amacıyla Arabistan'ın büyük bir kısmındaki aşiretlerle bir ittifak ağı ktirmaya çalıştılar. 66
Ebu '1-Beka' Sasanilerin bölgedeki etkisini ve kendileriyle farklı kabile grupları arasındaki karşılıklı ilişkilerin genel bir resmini çizmiştir.67 Bahreyn bölgesindeki gibi, bu bölge Sasaniler adına bölgenin kralı olarak atanan Temim kabilesinden el-Münzir b. Sava gibi idareciler ta-
60 Es-Suheyll, a.g.e., VII, 41 O; İbn Sa 'd, 1(1 ), 3-4. 61 İbn Sa'd, 1(2), 1 8; es-Siretü'l-Halebiyye, III, 303. 62 Sucfıd ögesi A 'şii'nın bir şiirinde yer almaktadır. Ebfı'l-Beka', s. 54; el-Müberred,
a.g.e., Il, s. 24; Tiicü'l-'arfıs, s.v. (h.w.dh.). 63 en-Nihiiye, II, 36. Kraliann melıiişir'i (hükümdar asalan) hakkında bkn. Lisiinü'l
'arab, s.v. (kh.s.r.). 64 en-N eka 'id, s. 68. 65 EI-İsfehan'i, ed-Durre'l-Fiihira (ed. A. Katamiş, Cairo, I 970), II, 424; ez
Zemahşeri, ei-Mustaksii (2. ed. Beymt, 1 977), I, 423; el-Meydan!, Mecma'I-Emsiil (ed. Beyrut, I 961 ), II, 441.
66 Donner, F., The Early Islamic Conquest, Pıinceton, 1981, s. 47. 67 Ebfı'I-Beka', s. 369; Donner, a.g.e., s. 45-46.
Arabistan'da Kabile Krallan 207
rafından kontrol ediliyordu.68 Aslında Bahreyn, sakinlerinin çoğu Abdulkays ve Bekr b. Va'il kabilesinden olan bir Pers toprağı idi; bunlar çöl bölgeleıinde (biidiyetulıii) yoğunlaşan Benlı Temimler ile bir arada bulunuyorlardı.69 Güneydeki 'Uman'da iki kardeş 'Ubad* ve Ceyfer tarafından kontrol edilen ve hakim çoğunluğu oluştuİaı1 Ezd kabilesi yaşıyordu. Bu iki kardeş babalan el-Culenda b. el-Mustekbir'den miras kalan monarşi sahibiydiler ve Sasani idarecileri adına bölgenin krallan olarak taçlandırılmışlardı. 70 Y emame, Sasaniler tarafından taçlandınlan kral Hevze b. 'Ali'ıi.in kontrolündeydi. Pers hakimiyeti altındaki nuranın sakinleri olan Benlı Hanifeler, Persleıin ve müttefikleri olan diğer kabiJelerin yanında Zıt Kar ( 61 1) savaşına katılmamışlardı. 71
Kabile krallannın hakimiyeti ve gücü Sasani krallanndan alınan destek ve korumadan kaynaklanıyordu. Bu, Haıüza el-İsfahani'nin yazılarından anlaşılabilir. 72 Bu desteğin büyük bir kısmı, tabi kraliann yerel askerlerine takviye .olarak hizmet gören Pers halının ordusundan atlılanu bir gamizonu şeklindeydi. 73 Her yıl bu birlikler veda 'i' denen yeni birliklei" tarafından desteklenirdi.74 Bu krallar kabile halkı tarafından sadece soylu kökleıinden dolayı değil, Hevze'nin durumunda görüldüğü gibi onlardan aldıklan lnzmetlerin tümünden dolayı saygı görürlerdi. Kral kabilesinin bütün arzu ve istekleıini tatmin edebilir konuında görü,.. lüyordu. 75 Kralın sağlamış olduğu hizmetleıin en önemlisi kabile üyelerinin can güvenliğini ve kabileieıinin tutsak edilemeyeceği duygusunu
-ı kt 76 sag ama ı.
68 Kister, "al-Mundhir b. Siiwii", a.g.e.; Mu'cemü'l-Buldan, s.y. (Hacer); elMuhabber, s. 265; Futfıhü'l-Buldan, s. 95.
69 Futfıhü'l-Buldan, s. 95. *Bu isim çevirisi yapılan metinde iki yerde 'Ubiid şeklindeyazılmışnr. Ancak klasik kaynaklarda Abd diye geçmektedir (ç.n.).
70 Sa'id ei-Efğiini', Esvakü'l-'Arab (3. ed. Beyrut, 1974; s. 254; el-Muhabber, s. 265. 71 Watt, M., "Hanifa b. Ludjayn1", E.J.2; Donner, a.g.e., s. 45. 72 Hamze ei-Isfehiini, Tar'ihu Siniyyi Mulfıki'l-Ard (ed. Beyrut, t.y.), s. 82. 73 El-Eğan'i, XVI, 78; Hamza el-Isfehiini, a.g.e., s. 83; el-Kamil, I, 379; Donner, a.g.e.,
s. 45. 74 EI-Muberred, a.g.e., ll, 83. 75 Ebfı'l-Bekii', s. 53-54. 76 Kralın akrabalanna sağladığı güvenceye şair Amr b. Haltum tarafından bir şiirinde
işaret edilmiştir: ei-Tebrizi, Şerhu'l-Mu'allakat (ed. Kahire, t.y.), s. 217; el-Enbiiri, a.g.e., s. 389; Ebfı Zeyd ei-Kureşi, Cemlıeratu Eş'aru'l-'Arab (ed. Kahire, 1308 h.), s. 77.
208 Khalil Atlıarnina
Hevze b. 'All'nin hakimiyet alanı, kuzey ve doğuda· Hire kralı tarafından direkt olarak kontrol edilen topraklardan Yemen merzubdn'ı olan Pers valisi tarafından kontrol edilen Yemen sınınna kadar oldukça genişti. 77 Benı1 Hanife kabilesinin Yername'ye varıp Hecr'e yerleşmesinden sonra, onlar hakimiyetlerini bitişik bölgeler üzerine doğru genişletmeye başladırlar. 78 Gerçekte Hevze b. 'Ali bu geniş topraklar üzeıindeki hakimiyetini kendi atalan olan seletlerinden miras almıştır. Sasani kralının Hevze'yi Sasanilerin başkentine davet etınesi ve onun burada taçlandınlmasına neden olan bu hakikat idi. 79
.
Pers'ten Yemen'e uzanan kervan ticaret rotasının uzun bir bölümüne Benı1 Hanife'nin hakim olması, P.ers kralını yapmış olduğu eylem yönünde karar almaya zorlayan faktördü. Hevze b. 'Ali liderliğe ek olarak araziler, tanm alanları, meralar, zorla veya miras yoluyla elde ettiği kaleler veya Sasani kralı tarafından sağlanan -örneğin Hecer'deki topraklar gibi, feodal araziler (ikta') elde etti.80 Bahreyn'deki merkezi şehir olan Hecer yukanda beliıtildiği gibi eskiden beri el-Münzir b. Sava'nın kontrolü altındaydı. 81 Hevze Hecer'i aldığı zaman Yername'deki ikametgahını terk edip Hecer'de yaşamaya gitti.82 Sasani krallığı adına kabile liderlerine balışedilen mülkler, liderlerin bu krallara sadakatle bağlılığını sağlayan öğelerden birisiydi. 83 Aslında bu !iderler, kendi mülklerinin kaynaklarını toplamanın yanında bu mülklerden toplanan haraçlann gelirinden de faydalanıyorlardı.84
Bu geniş arazileri mülk olarak alan liderler zevii '1-akal olarak isimlendirilirdi.85 Hz. Peygamber, Hevze b. 'Ali'yi İslam'a davet ettiği zaman, eğer kabul ederse mülkleıinin kendi elinde kalacağına söz vennişti. 86 Hadremevt bölgesinden bir başka kabile lideri olan Va'il b.
77 El-Eğanl, XVI, 79. 78 \Vatt, "Hanlfa", a.g.e. 79 El-Kamil, I, 378-379. 80 Ibid, I, 378-379. 81 El-Eğanl, XVI, 79. 82 Dlviinü'I-A'şii, s. 130; el-Müberred, ag.e., III, 19. 83 Donner, a.g.e., s. 47; Eblı'I-Bekii', s. 500, 502, 3.97, 403. 84 Eblı'I-Bekii', s. 500. 85 El-Muhabber, s. 253. 86 EI-Kalkaşendl, a.g.e., I, 379; ed-Diyarbekri, a.g.e., II, 39; ed-Damiri, Hayatü'I
Hayavan (ed. Kahire, 1309 h.), II, 339-340.
Arabistan' da Kabile Krallan 209
Hucr, Peygamber tarafında kendisine gönderilen benzer teklif'in yer aldığı bir mektupta dile getirilen emlak ve kalelere sahipti. 87
Herhangi bir kimse, yukandakilerin hepsinden arazi sahibi olmanın ve toprak üzerindeki gerçek kontrolün bir kabile kralının hakimiyeti için gerçek bir kriter olduğu sonucuna varabilir. İbn Sa'd tarafından kaydedilen gelenek melik'in rolü ve özel bir arazide bulunan toprak parçası üzerindeki hakimiyeti arasındaki güçlü ve direk bağ hakkında küçük bir nedenle hareket eder. Bu bağlamda kayıt şöyle der: ·"ve onlar kral olarak isimlendirilirler, çünkü onlann her birisi bir vadi sahibi ve orada bulunan her şeyin hakimi idiler."88 Bu vadiler (ovalar), üzerinde tanm veya yan tanm toplumunun yada en azından bir çoban (bedevi) topluluğun yerieşebildiği gerçekt~yeşil alanlardı.
Arabistan gibi, çöl bölgeleri tanm veya hayvancılığa olanak sağlamadığı için bu gibi yerler hariç, 89 diğer yerler üzerindeki kontrol herhangi birisinin İbn Sa'd tarafından kaydedilen başka bir gelenekten anlayabileceği gibi değişik krallar arasındaki çatışma ve mücadelenin her zaman odak merkezi olmuştur.90
Bir kabile kralı tarafından yönetilen qir bölge, Güney Arabistan tenninolojisine göre m1!lıcer olarak isimleıidirilirdi. Güneydeki K.inde hanedamndan her bir kral gerektiği zaman kendisinin girebileceği bir melıcer sahibiydi.91 Melıcer yabancılann girmesi yasaklanan özel bir sığınak olan lıima olarak işlev görmüştür.92 Kabile krallan sahip olduklan topraklar ve bu topraklarda yaşayan bütün insanlar üzerinde tam bir hakimiyet sahibiydiler. Bu hakimiyet bölge sakinlerinin tümü üzerine yüklenen yıllık bir vergi şeklini aldı. Bu H!re krallan tarafından kontrol edilen bölgelerde yaşayan Arap kabileleri arasında uygulanıyordu.93
Hanedanın prenseslerinden biri olan Hurka hint el-Nu'man'ın hatıralan Müslüman istilasından önce Kilfe bölgesinde yaşayan halk üzerine uy-
87 İbn Sa'd, 1(2), 35. 88 İbn Sa'd, V, 7; Futfıhü'I-Buldan, s. 120. 89 Kemal 'Abdulfettiih, Mountain Farmer and Fellah in 'Asir, Southwest Arabia,
Erlengen, I 98 I, ss. 55-62. 90 İbn Sa'd, 1(2), 35. 91 Melıcer el-zurkiin hakkında bkn. El-Taberi, III, 335; Mu'cem el-Buldan, s.v.
(zurkiin). 92 El-Kamil, II, 258; Cahiliye ve erken dönem İslam'daki lıinıii kurumu hakkında bkn.
Lokkegaard, F., Islami c Taxation in the Classic Period, Copenhagen, 1950, s. 21. 93 Ebfı'I-Bekii', s. 436.
-=-;---: ---:--ı
~ ~----.._.L__ ----·· ~-----
210 Khalil Atlıarnina
gulanan vergiden söz eder. 94 Hire kralı tarafından yönetilen ve Arabistan 'ın hayli içlerinde bulunan Temim kabilesi gibi kabileler bile bu yıllık vergiyi ödemeye mecbur tutulurlardı.95 Esed ve Gata:ffin kabilelerini hakimiyetinde bulunduran Kinde hanedamndan kral Hucr b. elHaris bu kabilelere yıllık vergi uyguladı; Esed kabilesini kralın otoritesine karşı isyan ettiren ve suikasta sebep olan vergi, bu vergiydi.96
Atfelikü '1-Arab lakabıyla . bilinen kral Zuheyr b. Cuzeyıne al-' Abs!, Revazin federasyonunun kabilelerine yıllık bir vergi uyguladı. O, her yıJ adamlanyla beraber vergi toplamak için Ukaz panayınna gelirdi ve burada vergisini vermeyen bir kadını dövdükten sonra Halid b. Ca'fer tarafından suikasta uğramıştı. 97 Bazen kralın denetimi altında bulunan kabilelerden vergi toplama sorumluluğu ridf (çoğulu: ardaf) olarak bilinen kabilderin birisinden yerel bir temsilcinin eline verilirdi. Bu konum prestijli ve saygın bir pozisyondu.98
Kralın otoritesi, bölgede iki Yahudi kabile olan önce Benfr Kureyza'nın idarecisini daha sonra Beiıfr Nadir'in liderini iki Arap kabilesine yüklenen vergiyi toplamakla görevlendiren ve bir tür askeri idareci olan merzubfınii '1-bfıdiye (çöl merzubanı) tarafından idare edilen Me: dine'deki Evs ve Hazreç kabileleri gibi yerleşik olan aşiretleri hariç tutınuyordu.99 Bu bağlamda Hz. Peygamber'in lıicreti arifesinde Abdullah b. Ubeyy'in Medine kralı olarak taçlandınlması girişiminin bu şehirdeki Araplar üzerindeki Yahudi kontrolünü tasfiye etınek için planlandığını farz etınek mümkündür.
idarecinin rolü ve otoritesi altındaki kabile üyelerinden vergi toplama arasındaki ilişki, Bizans imparatoru adına Mekke hükümdan olarak Osman b. el-Huveyris'in taçlandınlması girişimiyle ilgili kayıtlarda da vurgulanmıştır. Bu bağlamda İbn İshak bu adamın Mekke halkının kendi mallannı Suriye pazarlannda satmak için müsaade edilmesi karşı-
94 El-Mes'ildi, Murficü'z-Zeheb (ed. And translated into French by B. de Maynard, Paris, 186 I -1887), III, 21 O.
95 Ebfi'I-Bekii', s. 436. 96 EI-Eğani, VIII, 65; Neşvetu't-Tarab, I, 246-247 97 EI-Eğani, X, 12; Ebfi'I-Fidii', el-Muhtasar (ed. Beyrut, t.y.), I, 78; İbnu'l-Verdi,
Tetimmetü'l-Muhtasar (ed. A. El-Bedriivi, Beyrut, 1970), I, 107. 98 En-Neka'id, s. 66, 299; Simaru'I-Kulfib, s. 184; Lisanü'l-'Arab, s.v. (r.d.f.); Don
ner, a.g.e., s. 47. 99 İbn Rusta, el-A'laku'n-Nefise (ed. Beyrut, t.y.), s. 177.
1
ı
Arabistan 'da Kabile Krallan 211
lığında onlar adına vergi toplamayı Bizanslılara önerdiğini kaydeder. 100
İbnu'l-Huveyris'in Bizans imparatorunun sarayını ziyaret ettiği ve Sasanilerin Yemen'i müsadere ettikleri gibi kendi kontrolü altında Mekke'nin o andan sonraki müsaderesini önerdiğine dair daha detaylı versiyonlar kaydedilmiştir. O, ayın zamanda kendisini kabilesi Kureyş'in kralı konumunda bir aday olarak önerdi. İmparator bu öneriyi kabul etti ve İbn el-Huveyris'i Kureyş kralı olarak atadığına dair bir ferman yayınladı. İbn el-Huveyris atama yazısıyJa birlikte Mekke'ye döndü ve kendi kabile üyelerini atamanın kendilerine yüklü bir külfeti olmadığına ve sadece Bizans imparatorunun hazinesine çok az miktarda pay aktannak zorunda olacaklanna inandırmaya çalıştı. 101
Kabile kralına haraç ödeme bize kadar ulaşmış her durumda bildirilen bütün tarihi dönemler boyunca bu tür kraliann hepsi için bir sine qua non idi. Bu, kuzey Arap aşiretleri üzerinde hakimiyetini sürdüren ve kontrol ettikleri kabilelerden haraç toplayan tabdbi 'a adındaki eski Yemen krallan arasında mevcut olan bir uygulamaydı. 102 Bu aynı zamanda Sasanilerin Etiyopyalı müstevlileri yendikten sonra Ma'di-Kerib b. Seyf b. Zi Y ezen 'i Yemen kralı olarak atadıklan zamanki durumdu. 103
Kabile geleneği, krilllar tarafından boyun eğdirilmiş olma isteksizliğinin ötesinde haraç ödememeyi başaran kabil el erin hissettiği gurur ve şeref duygusuna vurgu yapmıştır. Kraliann küçük düşürücü uygulamalanna boyun eğmeyi reddetme ve siyasi bağımsızlığı açıklayan fakalı terimi, bu özgürlük durumuna sahip olan çok az sayıdaki kabileler tarafından sıkça kullanılmıştı. 104 Haraç ödememe unsuru, fakd/ı statüsüne sahip olan kabileleri karakterize eden temel faktördü. 105
100 Es-Suheyll, a.g.e., Il, 358-359. 101 Ebfı'l-Bekii', s. 64-65; ei-Münemmak, ss. 178-180; el-Fiisi, Şifa'u'I-Garam (ed.
Abdü'l-Bekii' et-Tedmuri, Beyrut, 1985, s. 171; aynı yazar, el-'lkdü'ş-Şem'im (ed. Fu'iid Seyyid, Kahire, 1965), I, 153.
102 Mürfıcu'z-Zeheb, III, 226. Yemen hakkındaki kayıtlann efsanevi doğası ve İslam'dan önce Arabistan bölgesinde hüküm süren hanedanlar yerine, bir kimse sebep hakkındaki gerçekleri belli ölçüde aydınlatan bir ışık olarak Mes'fıdf tarafından zikredilen mısralan dikkate alabilir.
103 Ibid, III, 166. 104 Resa'ilü'I-Cahız, I, 187; Lisanü'l-'Arab, (l.q.h.); en-Neka'id, s. 69. Lakô.lı konu
muna sahip olan Mekkeliler bundan böbürlenirlerdi ve hac ibadeti boyunca yerine getirilen dini ayinler olan telbiyede laqô.lı terimini kullandılar: ei-Muhabber, s. 315.
105 Resa'ilü'l-Calıız, I, ss. 182-187; et-Taberi, III, 283-284; ei-Hemdiin!, Muhtasaru Kitabi'I-Buldan (ed. Beyrut, 1988), s. 21.
'] :i il
:r: .,. '1'
'i': :' ,,
212 Khalil Atlıarnina
Kabile kralının otorite alanı yılın her mevsimi boyunca birbiri ardına kurulan ,gazarlan da kapsıyordu. Pazar yerini kontrolünde tutan kral, pazara giren ticaret mallanndan gümrük alırdı. Buna ek olarak başka bir ayncalığa da sahipti: Kralın malianna pazardaki sıradan tüccarlar üzerinde öncelik verilirdi ve sıradan tüccarların satışı kadın mallannın tamamı satılana kadar bir süre bekletilirdi. 106 Kralın pazar üzerindeki. hakimiyeti, özellikle kendi mallarının satışı üzerine kral tarafından konan vergilerden şikayet eden kabile üyeleri için sürekli bir öfke kaynağıydı.ıo7
idareci ve idare edilenin bu arka planına karşı ve kral ile onun otoritesi altındaki kabile üyeleri arasındaki çelişkili alaka ışığında,
Cahiliye Arap toplumunda monarşiye karşı düşmanca bir eğilim gelişti. Böylece krala karşı itaatsizlik ve imparatorluk yönetiminin boyunduruğunu kırma arzusu olan şey, kabile üyeleri tarafından
nesilden nesle aktanlan bir ideal norm yani nıakrunıe oldu. Kralın esir alma işi kabile şiirinde ortaya konduğu gibi yüceltilen bir kahramanlık eylemi oldu. 108 Krallara suikast girişimi yani regecide, önde gelen Cahiliyye ve erken dönem İslam şairlerinin uzul}ca şiirlerinde yansıtıldığı gibi, ataların gayretle çocuklarına aktardığı bir ideal olan kabile değer yargılan tarafından en üstün şeref addedilirdi. 109
106 el-Muhabber, s. 264. 107 Lisanü'l-'Arab, s.v. (m.k.s.) 108 Bu konulardan bazılan klasik Arap şiirinde muhafaza edilmiştir. Örneğin bkn. Şerhu'I-Mu'allakat, s. 231; el-Kamil, I, 256; EbG.'l-Beka', s. 129, 448; ei-Eğan'i, VIII, 64, XVI, 79.
109 Bazı örnekler şu kaynaklarda bulunabilir: Divan el-Ferazdak, I, 321, 323; EbG.'lBeka', s. 442,443, 513, ss. 525-531; en-Neka'id, s. 884, 899; el-Kalkaşendl, a.g.e., I, 378-379; Beşşar b. Bur, Divanu Beşşar (ed. M. 'AşhG.r, M. Fetbullah ve M. Emin, Kahire, 1950), I, 317; İbn 'Asfıkir, Tezhibu Tarihi'd-Dimeşk (A. Bedran, 3. ed. Bayrut, 1979), X, 246.